12 Years A Slave

12 Years A Slave

İngiliz yönetmen Steve McQueen'den mühür niteliğinde bir film.

Blue is the Warmest Colour

Blue is the Warmest Colour

Abdellatif Kechiche'den 2013'ün en çarpıcı başyapıtı.

10 Ocak, 2013

Flight (2012)

Hollywood ana akım sinemasının 80'lerdeki ve 90'lardaki en dikkat çekici temsilcilerinden; Forrest Gump, Geleceğe Dönüş Üçlemesi ve Cast Away gibi filmlerin yönetmeni Robert Zemeckis'in, CGI destekli animasyon filmlerden sıyrılıp kendi sinemasına döndüğü bir iş Flight. Hatta ve hatta kendi sinemasının da çıkardığı en farklı ve en sanat sinemasına yakın örneklerinden birisi.

Önceleri pek önem taşımayan ortalama filmlerin senaristi olarak tanınan John Gatins'in hiç olmadığı kadar iyi bir metinle karşımıza çıktığı filmde; alkolik ve madde bağımlılığıyla sorunları olan, eşinden ve çocuğundan ayrılmış bir pilot Whip Whitaker'ın, standart bir uçuş sırasında uçağının türbülansa girmesini ve usta pilot manevralarıyla uçaktaki yolcuları kurtarmasını konu alıyor. Bu uçuş sırasında kanında uyuşturucu ve hatırı sayılır seviyede alkolün bulunduğunu öğrenen hükümet, kazada ölen 6 kişinin sorumluluğunu Whip'e atmaya çalışıyor. 

Din, ahlak, adalet, yalanlar ve en önemlisi hayat hakkında birçok altmetni bünyesinde bulunduran Flight, John Gatins'in hiç olmadığı kadar zirveye çıkmasının bir belgesi aslında. Muhafazakar kimliğiyle tanınan yönetmen Zemeckis'in de filmi muhafazakarlaştırmadan, klasik bir "kaybeden alkoliğin yaşam mücadelesi" anlatısını tercih etmeden okumasını yaptığı bu senaryo, iyi bir yönetmenlik başarısıyla kotarılıyor. Başroldeki Denzel Washington'ın yine kariyerinin piklerinden birisini yaptığı harika performansı, 1995 yılında vasat bir alkolik performansıyla Oscar almış Nicolas Cage'i hatırlatıyor ve onu kısa sürede unutturuyor. Akademi tarafından fazlasıyla sevilen bir oyuncu olan ama son zamanlarda kötü filmlerde boy göstermesinden ötürü eskileri aratan bir başka aktör olan Washington'ın Oscar sezonunda adı fazlasıyla anılacaktır. 

Flight, Amerikan sinemasının ihtiyacı olan "beşeri filmler" standardına kendini adapte etmeyi başarabilmiş, ama bunun karşılığını beşeri kaynaklardan alamamış bir film. Her ne kadar eleştirmenler tarafından fazlasıyla olumlu olarak karşılansa da, seyirci bazında okumasının yanlış yapıldığını düşünmekteyim. Ve bir kez daha Kubrick'in "bir filmin seyirci bazında birden çok cevabı olabilir" sözünü aklıma getirerek kendimi yatıştırmaktayım. Ama benim için Flight, sadece "performans filmi" yaftasıyla adlandırılamayacak kadar güzel bir film. 

Not: John Goodman'a yakın zamanda en iyi karakter oyuncusu ödülü verilsin. Çünkü Hollywood, Paul Giamatti'den sonra zırt pırt her filmde görünen bir başka aktör daha bulmuş.

8,5/10

Argo (2012)

Oscar sezonu geldi çattı, ortasını bırakın sonuna bile geldik. Yarın Oscar adayları açıklanacak, ama ben hala kendimi Oscar temposuna sokamadım. Herhalde son birkaç yılda Oscarlara en ilgisiz olduğum döneme denk geldim. Uzun süredir de film izlemiyordum. Bu sessizliğimi Argo ile bozmaya karar verdim. 

Kamera arkasındaki yeteneklerini 2006 yılında Gone Baby Gone adlı müthiş bir filmle keşfettiğimiz son dönemin en ilgi çekici yönetmenlerinden olan Ben Affleck, 3. uzun metrajı Argo ile CIA'in 1997 yılında; adeta İran'a nazire yapma amacıyla kamuoyuna açıkladığı "Operasyon Argo" makalesinden uyarlanarak hazırlanmış bir film. Fazlasıyla batıcı, vurdumduymaz ve liderlik vasfı bulunmayan bir liderin, Şah Rıza Pehlevi'nin devrilmesiyle ortaya çıkan "şeriat devrim ateşi", büyük düşmanlık beslenen ve ezelden beri sevilmeyen ABD'ye kadar sıçrar. Tahran'daki ABD Büyükelçiliği'ni kuşatan milisler, birden fazla Amerikalıyı rehin alırlar. Ama elçilikteki 6 kişi, bir şekilde Kanada Büyükelçiliğine sığınır ve o kaos ortamından kaçarlar. CIA ve Beyaz Saray bu durumdan haberdar olduğunda ise, Tony Mendez adındaki bir ajanı görevlendirir ve onun "sahte film" fikrini kabul eder. Tony, Hollywood'daki Lester ve John yapımcı ikilisiyle projeyi hazırlar ve Tahran'da tutsak kalmış 6 Amerikalıyı, film ekibindenmiş gibi göstererek oradan kaçırmaya çalışır. 

Senarist Chris Terrio'nun Joshuah Bearman'ın makalesinden uyarlayarak yazdığı senaryo, 2012 yılının yazılmış en iyi senaryolarından birisini perdeye taşıyor. Bunun yanında, filmin son 45 dakikasındaki yüksek gerilim atmosferini sağlayan kurgu, yine senenin en iyi kurgusal meziyetlerinden birisini izlememizi sağlıyor. Bunun yanında Ben Affleck'in kamera arkasındaki olgunluğu ve gittikçe ayakları yere basan bir hal almış görüntüsü, filmin meziyetlerine meziyet katıyor. Tek eksiği Affleck'in, kendi de dahil olmak üzere oyuncular üzerindeki pasifliği. Neyse ki kadrodaki birkaç yetenekli oyuncu bu durumu kurtarmaya yetiyor. Alan Arkin bu Oscar sezonunda çok ön plana çıksa da asıl aslan payı Bryan Cranston'da. 

Klasik bir milliyetçi melodram izletmek yerine Affleck, hem Hümeyni öncesi batı hayranı Pehlevi'ye dokunduruyor, hem şeriat rejiminin diktatoryasında yaşam mücadelesi veren diplomatları anlatmaya çalışıyor, hem de Sam Amca'nın eksik ve gedik noktalarına parmak basıyor. Ve bunu da altını çizerek söylemek gerekirse "yıldızlı bayrağı fazla sallamadan" uyguluyor. Kısacası Argo, senenin en meziyetli sinema filmlerinden birisi oluveriyor. Oscar sezonunda adının birden fazla geçmesi de en büyük ümidim.

9/10