10 Ocak, 2013

Argo (2012)

Oscar sezonu geldi çattı, ortasını bırakın sonuna bile geldik. Yarın Oscar adayları açıklanacak, ama ben hala kendimi Oscar temposuna sokamadım. Herhalde son birkaç yılda Oscarlara en ilgisiz olduğum döneme denk geldim. Uzun süredir de film izlemiyordum. Bu sessizliğimi Argo ile bozmaya karar verdim. 

Kamera arkasındaki yeteneklerini 2006 yılında Gone Baby Gone adlı müthiş bir filmle keşfettiğimiz son dönemin en ilgi çekici yönetmenlerinden olan Ben Affleck, 3. uzun metrajı Argo ile CIA'in 1997 yılında; adeta İran'a nazire yapma amacıyla kamuoyuna açıkladığı "Operasyon Argo" makalesinden uyarlanarak hazırlanmış bir film. Fazlasıyla batıcı, vurdumduymaz ve liderlik vasfı bulunmayan bir liderin, Şah Rıza Pehlevi'nin devrilmesiyle ortaya çıkan "şeriat devrim ateşi", büyük düşmanlık beslenen ve ezelden beri sevilmeyen ABD'ye kadar sıçrar. Tahran'daki ABD Büyükelçiliği'ni kuşatan milisler, birden fazla Amerikalıyı rehin alırlar. Ama elçilikteki 6 kişi, bir şekilde Kanada Büyükelçiliğine sığınır ve o kaos ortamından kaçarlar. CIA ve Beyaz Saray bu durumdan haberdar olduğunda ise, Tony Mendez adındaki bir ajanı görevlendirir ve onun "sahte film" fikrini kabul eder. Tony, Hollywood'daki Lester ve John yapımcı ikilisiyle projeyi hazırlar ve Tahran'da tutsak kalmış 6 Amerikalıyı, film ekibindenmiş gibi göstererek oradan kaçırmaya çalışır. 

Senarist Chris Terrio'nun Joshuah Bearman'ın makalesinden uyarlayarak yazdığı senaryo, 2012 yılının yazılmış en iyi senaryolarından birisini perdeye taşıyor. Bunun yanında, filmin son 45 dakikasındaki yüksek gerilim atmosferini sağlayan kurgu, yine senenin en iyi kurgusal meziyetlerinden birisini izlememizi sağlıyor. Bunun yanında Ben Affleck'in kamera arkasındaki olgunluğu ve gittikçe ayakları yere basan bir hal almış görüntüsü, filmin meziyetlerine meziyet katıyor. Tek eksiği Affleck'in, kendi de dahil olmak üzere oyuncular üzerindeki pasifliği. Neyse ki kadrodaki birkaç yetenekli oyuncu bu durumu kurtarmaya yetiyor. Alan Arkin bu Oscar sezonunda çok ön plana çıksa da asıl aslan payı Bryan Cranston'da. 

Klasik bir milliyetçi melodram izletmek yerine Affleck, hem Hümeyni öncesi batı hayranı Pehlevi'ye dokunduruyor, hem şeriat rejiminin diktatoryasında yaşam mücadelesi veren diplomatları anlatmaya çalışıyor, hem de Sam Amca'nın eksik ve gedik noktalarına parmak basıyor. Ve bunu da altını çizerek söylemek gerekirse "yıldızlı bayrağı fazla sallamadan" uyguluyor. Kısacası Argo, senenin en meziyetli sinema filmlerinden birisi oluveriyor. Oscar sezonunda adının birden fazla geçmesi de en büyük ümidim.

9/10

0 Yorum:

Yorum Gönder