12 Years A Slave

12 Years A Slave

İngiliz yönetmen Steve McQueen'den mühür niteliğinde bir film.

Blue is the Warmest Colour

Blue is the Warmest Colour

Abdellatif Kechiche'den 2013'ün en çarpıcı başyapıtı.

02 Aralık, 2011

Hugo Cabret

Hugo: Georges Méliès'in Fantastik Hayatı

Sinema tarihinin en önemli yönetmenlerinden birisi olan Martin Scorsese'nin, bir nevi saygı duruşu niteliğindeki başyapıtı, Hugo, bu yılın en muhteşem biyografik-fantastik filmi. Ve bu yılın kanımca en iyi filmi. Bir çok element tanıdık, bir çok element gördük ama bu film gibisini bu yıl göremedik. Bu denli sıcak, bu denli fantastik, macera dolu, müthiş görsel şölen ile beraber harika müzikleri, olağanüstü oyunculuklar ve Scorsese farkı ile bu denli profesyonel bir film görmedik, demek istediğim o.

Eğer sinemayı kim yarattı deseydik ilk cevap büyük ihtimal copy+paste yöntemi ile Lumiere Brothers olacaktı. Ama sinemayı gerçek anlamda kim yarattı deseydik, bunun cevabı da Georges Meiles olacaktı, olmalıydı, olmalı. Filmin her ne kadar ilk yarısı, ismi gibi Hugo'yu anlatsa da, filmi film yapan 2. yarıda asıl önemli pay sahibi Melies'in hayatı, biyografik ve fantastik yaşamı. Nefes kesici set dekorasyonları, akılalmaz hayal gücü, ilk kez kullanılan harika sinema teknikleri... Meiles'i anlatmak istesek bu 3 cümle yeterli olurdu heralde. Ama yok, Scorsese öylesine müthiş anlatıyor ki bu hikayeyi, zaten 30'ların içindesiniz orası aşikar, ama bir çocuğun gözünden sinemayı tekrar görme fırsatı buluyoruz. Cinema Paradiso etkisi daha ilk dakikalarda başlıyor. Tek eksiğimiz bir Alfredo'muz yok.
Hugo (Asa Butterfield) ve Isabelle (Chloe Grace Moretz)
Çok muhteşem bazı sekanslara sahip, sanırım birini söylemeden geçemeyeceğim. Hugo'nun gözünden otomaton ile hayallere dalarken, Hugo'nun babası Jude Law geliyor ekrana. Ona bu mesleği, pardon bu yaşam tarzını öğreten babası. Değersiz olduğu düşünülen otomatonu alıp onu insan şekline bürüyen babası. Ama talihsiz bir kazada onu yarı yolda bırakan babası. Hugo, bu anılarından çıkarken otomatona bakıp ne kadar yalnız olduğunu görüyor. Belki de onu hayata bağlayacak şeye bakıyor aslında. Çok zor bir sahne, basit gibi görünse de çok zor.
Secret Key. (Yok o kadar gizem yok, otomaton için)
Gerçek hayata tekrar döndüğümüzde, artık bizi muhteşem Ben Kingsley karşılıyor. Bir o kadar iyi Sacha Baron Cohen(!!!) eşlik ediyor. Bu tür filmlerde yan karakterlerin ne denli önemli olduğunu görüyoruz. Ama dikkat, Kingsley yan karakter olmayabilir. (Yine mi spoiler oldu ne)
Georges Meiles (Ben Kingsley)
Daha önce The Aviator ile üstadın çalışma şansı bulduğu John Logan senaristlik koltuğunda. Aynı zamanda, tüm zamanların en iyi filmlerinden Gladiator'ün de yazarı. Bu yılın en iyi animasyonu Rango'nun, Edward Zwick başyapıtı Son Samuray'ın da. Müthiş bir uyarlama örneği var, orası aşikar. Ama diyaloglar bir o kadar güzel. Senarist bölümünü çabucak geçiştiriyorum, çünkü bu hazzı siz yaşamalısınız.

Martin Scorsese'in, son zamanları bırakın, kendisinin en iyi 10 filminden birisi olacak güzellikte bir film. Müthiş bir CGI kullanımı, 3D kullanımı, klasik ve büyüleyici Scorsese kadrajı, harika
Howard Shore besteleri, tarihi, biyografik ve fantastik anlatımıyla sizi hiç olmadığı güzellikte büyüleyecek, abartmıyorum, bu yılın en iyi filmi. Scorsese'in Cameo'su hiç olmadığı kadar güldürdü beni, Spielberg'ün Tintin'deki Cameo'sundan sonra bu da iyi geldi. Güldürdü. Eğlendirdi. Ama salonda sadece beni. Filmin yapımcıları arasında Johnny Depp'de var, bu da benden ekstra bilgi olsun.

Ay'a Yolculuk'u seyrederken duygulanacak, bir sinema efsanesinin çöküşüne ve yükselişine şahit olacak, hem hüzünlenip hem de mutlu olacağınız bir film, Hugo. Filmin sonunda alkışlamak istedim, hatta "Carpe Diem" deyip alkışlayacaktım. Olmadı işte. Gişedeki muhteşem güzellikteki kıza da öneremedim filmi. Fazlasıyla keşkeler ile ayrıldım sinemadan. Kaçırmayın, gidin. Immortals gibi şişirme bir filme vereceğiniz 3D parasını, mümkünse Hugo'ya verin.

Önemli Not: 
Filmin ilk gösterimine katılan James Cameron'ın görüşü şöyle; “3D’nin sinemada en iyi kullanımı. 3D teknolojisi Scorsese’nin elinde farklı renklere dönüşmüş.''