12 Ocak, 2013

No (2012)

Pablo Larrain, 21. yy Şili sinemasının genç ve yetenekli yönetmenlerinden birisi. Festivalden festivale koşturarak CV'sini gayet kabartmış, filmlerini tüm dünya festival izleyicilerine gösterebilmiş bir yetenek. Evet, bu başlı başına bir yetenek. No filmi ile, bu sefer daha derin ve politik sularda yüzmeyi tercih ediyor Larrain. Biraz zorlu, biraz çetrefilli, ama sonuca varıldığında ödülü büyük yollardan. Ve bu son filmi No ile, politik kara mizah türünün modern klasiklerinden birisini yaratmış diyebilirim. Hatta ve hatta, Das Leben Anderen’den beri sinemasal dili bu kadar güçlü bir satirik film izlememiştik, iddialıyım.

Dillere destan olmuş ünlü Şili diktatörü Augusto Pinochet, bir gün karar verir ve kendi diktatörlüğünü referanduma götürme kararı alır. Bu halk oylamasında eğer Pinochet iktidarının devam etmesi isteniyorsa halk evet diyecek, diğer taraf hayır diyecektir. Tabi bu telkinleri halka enjekte edebilmek için iyi bir reklam kampanyasına ihtiyaç vardır, her üçüncü dünya ülkesinde olduğu gibi (bkz. Türkiye). Hayır diyen cenah, Şili’nin genç ve yetenekli reklamcısı René Saavedra ile anlaşır. Trajikomik tarafı da, kendi ajansının patronu evetçiler ile anlaşmıştır. René’nin zekice reklam kampanyası ve fazlasıyla batı desteği ile (ki bu desteği film tiye alarak göstermiş) Pinochet iktidarına son verilir ve ciddi bir fark ile hayır diyen kitle galip gelir.

Tarz ve yapı olarak yer yer “mockumentary” tarzına göz kırpmayı tercih eden No, bunu biraz da aktüel kamerası ve değişik sinematografisine borçlu. Olayları normal gidişatındaymış gibi gösteren ve sanki bir kameramanın zaman makinesine binip, geçmişe gidip, olaylara tanık olmuş ve filmleştirmiş bir yapısı var. Tabi bu sahte belgesel temasının içerisinde de belki de salona girenlerin beklemediği seviyede bir kara mizah seviyesi var. Uzun bir dönem Şili’nin “hakkını vermiş” Pinochet’in reklam kampanyalarından şiir okuyan bir kızın hüngür hüngür ağlamasına, No kampanyasının logosunun eşcinsellerin sembolüne benzemesine kadar günümüzde hatırlanıp ağız dolusu güldürecek fazlasıyla detayı ustaca kullanmasını bilmiş Larrain.

Şili’nin yakın tarihi ile yüzleşmesi, aslında filmi izleyenlere bir nevi mevcut diktatörlüğümüzü de anımsatabilir. Keyfi tutuklamalar, medyanın susturulması, hiçbir anlamı olmayan diziler ile halkın uyutulması, halkı selamlayan sözde demokrat bir lider… No filmini izlerken çoğu yerde kendi ülkemin haline göre kıyaslamalar yaptım ve hiçbirinde de çelişkiye düşmedim, ne yazık ki. Aslında 60’ların başında başlayıp uzun bir süre devam eden bizim ülkemizdeki olayların bir başka versiyonu Şili’deki bu uzun dikta rejimi. Nedense bu gezegenin neresinden bir üçüncü dünya ülkesi çekerseniz çekin, aşağı yukarı aynı sonuçlar ile karşılaşmanız hiçten değil. No’yu izlerken fazlasıyla “iç çekenler” hakkında düzgün sözler söylenebilir ama “bakın bizde ileri demokrasi var, yazık bu Şilililere” diyenler için tıbbi destek bile yetersiz gelebilir.

No, Das Leben Anderen gibi “yer yer” batıcı ve emperyalist bir tutum sergilemeden ülkesinin yakın tarihine ışık tutuyor. Final sahnesinde bile “acaba biz doğruyu mu yaptık” düşüncesini düşündürtüyor. Sonuçta bu No kampanyasının en büyük destekçileri, Amerika Birleşik Devletleri (dünyanın en saçma kafiyesi). Şaşalı, abartılı bir zafer öyküsü yerine naif, yerinde bir hikaye anlatmayı tercih eden No, başta Pablo Larrain ve senarist Pedro Peirano olmak üzere, Gael Garcia Bernal ve tüm oyuncu kadrosunun kusursuza yakın performansı ile süslenmiş, çok iyi bir film. Amores Perros ve Babel ile oluşmuş Gael Garcia izleyicileri de istediğini fazlasıyla alacaklardır, buna eminim.
9/10

0 Yorum:

Yorum Gönder