Pablo
Larrain, 21. yy Şili sinemasının genç ve yetenekli yönetmenlerinden birisi.
Festivalden festivale koşturarak CV'sini gayet kabartmış, filmlerini tüm dünya
festival izleyicilerine gösterebilmiş bir yetenek. Evet, bu başlı başına bir
yetenek. No filmi ile, bu sefer daha derin ve politik sularda yüzmeyi tercih
ediyor Larrain. Biraz zorlu, biraz çetrefilli, ama sonuca varıldığında ödülü
büyük yollardan. Ve bu son filmi No ile, politik kara mizah türünün modern
klasiklerinden birisini yaratmış diyebilirim. Hatta ve hatta, Das Leben
Anderen’den beri sinemasal dili bu kadar güçlü bir satirik film izlememiştik,
iddialıyım.
Dillere
destan olmuş ünlü Şili diktatörü Augusto Pinochet, bir gün karar verir ve kendi
diktatörlüğünü referanduma götürme kararı alır. Bu halk oylamasında eğer
Pinochet iktidarının devam etmesi isteniyorsa halk evet diyecek, diğer taraf
hayır diyecektir. Tabi bu telkinleri halka enjekte edebilmek için iyi bir
reklam kampanyasına ihtiyaç vardır, her üçüncü dünya ülkesinde olduğu gibi
(bkz. Türkiye). Hayır diyen cenah, Şili’nin genç ve yetenekli reklamcısı René
Saavedra ile anlaşır. Trajikomik tarafı da, kendi ajansının patronu evetçiler
ile anlaşmıştır. René’nin zekice reklam kampanyası ve fazlasıyla batı desteği
ile (ki bu desteği film tiye alarak göstermiş) Pinochet iktidarına son verilir
ve ciddi bir fark ile hayır diyen kitle galip gelir.
Tarz ve
yapı olarak yer yer “mockumentary” tarzına göz kırpmayı tercih eden No, bunu
biraz da aktüel kamerası ve değişik sinematografisine borçlu. Olayları normal
gidişatındaymış gibi gösteren ve sanki bir kameramanın zaman makinesine binip,
geçmişe gidip, olaylara tanık olmuş ve filmleştirmiş bir yapısı var. Tabi bu
sahte belgesel temasının içerisinde de belki de salona girenlerin beklemediği
seviyede bir kara mizah seviyesi var. Uzun bir dönem Şili’nin “hakkını vermiş”
Pinochet’in reklam kampanyalarından şiir okuyan bir kızın hüngür hüngür
ağlamasına, No kampanyasının logosunun eşcinsellerin sembolüne benzemesine kadar
günümüzde hatırlanıp ağız dolusu güldürecek fazlasıyla detayı ustaca
kullanmasını bilmiş Larrain.
Şili’nin
yakın tarihi ile yüzleşmesi, aslında filmi izleyenlere bir nevi mevcut
diktatörlüğümüzü de anımsatabilir. Keyfi tutuklamalar, medyanın susturulması,
hiçbir anlamı olmayan diziler ile halkın uyutulması, halkı selamlayan sözde
demokrat bir lider… No filmini izlerken çoğu yerde kendi ülkemin haline göre
kıyaslamalar yaptım ve hiçbirinde de çelişkiye düşmedim, ne yazık ki. Aslında
60’ların başında başlayıp uzun bir süre devam eden bizim ülkemizdeki olayların
bir başka versiyonu Şili’deki bu uzun dikta rejimi. Nedense bu gezegenin
neresinden bir üçüncü dünya ülkesi çekerseniz çekin, aşağı yukarı aynı sonuçlar
ile karşılaşmanız hiçten değil. No’yu izlerken fazlasıyla “iç çekenler” hakkında
düzgün sözler söylenebilir ama “bakın bizde ileri demokrasi var, yazık bu
Şilililere” diyenler için tıbbi destek bile yetersiz gelebilir.
No, Das
Leben Anderen gibi “yer yer” batıcı ve emperyalist bir tutum sergilemeden
ülkesinin yakın tarihine ışık tutuyor. Final sahnesinde bile “acaba biz doğruyu
mu yaptık” düşüncesini düşündürtüyor. Sonuçta bu No kampanyasının en büyük
destekçileri, Amerika Birleşik Devletleri (dünyanın en saçma kafiyesi). Şaşalı,
abartılı bir zafer öyküsü yerine naif, yerinde bir hikaye anlatmayı tercih eden
No, başta Pablo Larrain ve senarist Pedro Peirano olmak üzere, Gael Garcia
Bernal ve tüm oyuncu kadrosunun kusursuza yakın performansı ile süslenmiş, çok
iyi bir film. Amores Perros ve Babel ile oluşmuş Gael Garcia izleyicileri de
istediğini fazlasıyla alacaklardır, buna eminim.
9/10
0 Yorum:
Yorum Gönder