14 Aralık, 2011

2011 #TOP 10 (Etkisiz Liste)

Eveeet.. Bir çok elementi gördük, bir çok elementi tanıdık. Sıra geldi en civcivli bölüme... Yılın en iyilerini seçmeye. Daha sonuçlanmamış bir yıl ve Türkiye sinemalarına geç gelen filmleri de hesaba katarsak, bu yıl çok müthiş filmler izledik açıkçası. Hepsi de "Oscar Sezonu" diye adlandırılan son çeyrekte geldi neredeyse. Geçen sene de aynı vaka-i hadise vuku bulmuştu. Bu sene sinema kendini ciddi biçimde toparladı. Gerek bağımsızlar, gerek çok zorlayan filmler, gerek doğu sineması (Türkiye ve İran) bize çok farklı şeyler izlettiler. Bu "şeyler" ne ? Şimdi oradayız işte. Listeyi yaratmak tam 3 saatimi aldı. Arkanıza yaslanın ve okuyun dostlar.

  • 1. lik 2 film arasında paylaştırılmıştır.
  • Liste Aralık ortasında hazırlandığı için değişime uğramıştır.
  • Son güncelleme 01.02.2012 tarihinde yapılmıştır.

#1 Hugo
Belki de en zor iştir 1. leri seçmek. Öylesine filmlerin hakkı yenir ki bazen, öylesine isyanlar çıkar ki fanlar tarafından. Ama durun, bu yıl öyle bir film izledik ki biz, çoğu kişi anlamadı tabi, her açıdan çok gerçekçi yenilikler getirdi bize. Biz zannederdik ki Spielberg tarihin en iyi masalcısıydı. Ama Scorsese, kadim dostuna öyle bir gol attı ki, uzun süre unutulmayacak cinsten. Hugo, bu yılın en sıcak, en başarılı, en sevimli ve en dramatik filmlerinden birisiydi. Çocuk filmi statüsünde asla değil, Cinema Paradiso hayranlarına bir saygı duruşu niteliğinde resmen. Biyografik ve fantastik anlatımıyla içinize büyük bir huzur sokuyor. Yılın en iyi filmi.

#1 The Artist
Listemi değiştirmeme sebep olan bir başka film daha. Ama durun, bu filmden de öte birşey. Resmen olağanüstü bir başyapıt ! Kısa sürede kült oldu, ne mutlu ki. Uzun süredir beklediğim bir projeydi, filmekiminde kaçırmamdan dolayı merakımdan geberiyordum resmen. Açıkçası bir Singin' in the Rain hayranı değilim, ama onun 2011'deki muhteşem versiyonunun feci hayranı olduğumu söylemeden edemeyeceğim. The Artist, sessiz filmden sesli filme geçiş dönemindeki Amerikan Rüyası eleştirisini en iyi yapan filmlerden birisi. Başta olağanüstü köpeği Uggie, muhteşem yönetmeni Michel Hazanivicius ve harika oyuncuları Jean Dujardin - Berenice Bero ikilisini ayakta alkışlıyorum. Yılın en iyi filmi ödülünü paylaştırmamı sağlayan  sinemaya saygı duruşu niteliğinde bir film daha.

#2 Bir Zamanlar Anadolu'da
"Bir dakika, listende Türk filmi ne arıyor" çığlıklarınızı duyar gibiyim. Ama sakin olun, bir şovenistlik gösterisi için yazmadım bu filmi listeme. Hugo çıkana kadar bu yılın en iyi filmiydi tarafımca. Sinematografisi bir yana, olağanüstü özgün senaryo zekası başlı başına filmi "başyapıt" statüsüne taşımaya yeter de artardı bile. Ama alışılmışın dışında bir kara mizah, popüler oyuncular, bol ve alt metinli diyaloglar, şaşırtıcı plot twistler bizi resmen büyüledi. Fazlaca övüldü, bende o gruptanım. Ama sinemamızın 2000'lerdeki en büyük zirvesi hangi film diyecek olurlarsa hiç düşünmeden bu filmi söylerim. Teşekkürler NBC. Teşekkürler hepinize !

#3 A Separation
Bu yılın en iyi yabancı filmlerinden gösterilen bir film karşınızda. Ne yazık ki Ekim ayında tanışabildim zat-ı şahsiyetleriyle ancak. Geç oldu ama temiz oldu. İran sinemasının, isterse neler yapabileceğini gösteren, onlar bazında izlediğim en iyi filmi olan bu harika film, bir Asghar Farhadi filmi. Altın Ayı'dan ödül falan almış bunlar hava cıva, ona bakarsanız Bal'da ödül aldı ama hiçbir işine yaramadı. Ama bu yıl The Artist'ten sonra en iyisi olarak gösterilmesinde sanırım gene ama gene defalarca kez söylediğim ve savunduğum senaryo ustalığı mevcut. Adalet sistemini, suçlu-suçsuz ayrımını, bir anneyi, bir babayı, baskıcı ve totaliter rejimi, herşeyi görüyorsunuz filmde. Detayına girmeyeceğim, giren arkadaşlardan devam edersiniz. 2. kez izlediğimde senaryonun müthişliğine tekrar tanık oldum. Bu yıl 2 müthiş senaryo çıktı karşımıza, ikisi de bizim topraklardan, birisi Türkiye, birisi İran...

#4 The Tree of Life
Bu yılın en enteresan ve zorlayıcı filmi olan Hayat Ağacı, Malick ustanın 10 yıl üzerinde uğraştığı bir proje. Anlaşılmaz bir dilde, çoğu izleyen beyninden vurulmuşa dönüyor resmen. Bu yılın tartışmasız en iyi bağımsız filmi. Ama, benim hem puan kırıp hem de listeme aldığım bu film, haddinden fazla mükemmel. Bu yüzden de bizim beyin sınırlarımızın dışında bir yerde, el sallıyor bizlere. Önce ölen bir çocuk, sonra big bang, ardından diktatör baba ve pamuk anne çatısında büyüyen çocuklar... En sonunda gelen cennet ritüeli ve son. Gerçek bir hayat ağacı, her bir şeyden bir kaç kare çekilip birleştirilmiş gibi. Görsel anlamda ciddi büyüleyiciliği var, ama yılın en zor ve en müthiş filmlerinden birisi. Malick sinemasının da en zor işi bu. İzlemeyin, sadece yorumları okuyun. Yoksa tüm bildiklerinizi bir anlığına unutabilirsiniz. (Ben izledim bu arada)

#5 Drive
Aslında bir David Lynch filmi izleyemedim şu güne kadar. Ama onun tarzına fazlasıyla benzetilen müthiş bir film izledim bu yıl. Bağımsız ruhun neler yapabileceğini gösteren, her yanından başyapıt kokan, Ryan Gosling'in yarı psikopat bir karakter çizdiği bu harika filmden bahsediyorum. Nic Winding Refn'in müthiş bir kadraj anlayışında Cannes'da en iyi yönetmen ödülünü almasıyla başlayan popülerliği boş değilmiş. Breakin' Bad ile hayranlığımı kazanan Bryan Cranston, Mad Men'in seks objesi Christina Hendricks, nam-ı diğer Hellboy üstat Ron Perlman'ın yardımcı roller ile Gosling'e destek verdiği bu harika filmi kaçırmayın. Çekim kalitesi bu kadar üst düzey olan bir film bu yıl gelmedi. Emin olun buna.

#6 Midnight in Paris
Geldik Woody Allen sineması ve zekasına. Daha önce hiçbir filmini izlememekle beraber, ne kadar komik bir adam olduğunu bilmekle beraber bu filmi izlemeye koyulmuştum. Evet, başarılı bir paris çizmiş bizlere. Ama ötesinde birşey var, Woody Allen ve Paris. İşte bu bize klişe Paris boyamalarından daha öte birşey gösteriyor. Salvador Dali'si, Picasso'su, Hemingway'i, Alter Ego Woody Allen'ı ve en önemlisi Marion Cotillard'ı ile başka birşey görüyoruz biz. Büyüleniyoruz, 20'leri yaşıyoruz, 1800'lerin sonunu yaşıyoruz, hatta Rönesans'a gidiyoruz. Woody Allen zekası bu filmde ölçülür mü bilmiyorum ama, ben 90 dakika boyunca ekran dışında hiçbirşeye bakmadım. Sanırım ölçülürmüş.

#7 Warrior
Rocky, Raging Bull, The Fighter, Cinderella Man, Ali... İlk aklıma gelen boks filmleri. İçlerinde tartışması bile ayıp en iyisi tabi ki Ali.. Şaka şaka hemen korkmayın, Raging Bull. (ne mal adam kendi yapıp kendi gülüyor, - e ben kime gideyim ?) Neyse. Bu yıl yükselen yıldız Tom Hardy faktörü sayesinde 4 gözle beklediğim bir filmdi Warrior. İlk çıktığında çok iyi tepkiler almasına karşın popüler olamadı The Fighter gibi. Farklı gözükmese de çok farklı bir konu işlenişi üzerinden gidiyor, çok sarsıyor, bu yılın en iyi dram filmi olma yolunda önündeki rakiplerine feci kroşeler sallıyor. Kime sorduysam, kim izlediyse "bu yıl gördüğüm en iyi iş veya işlerden birisi diyor. Evet, büyük bir çekiciliği, fazlaca başarılı profesyonel sahneleri var. Bir kaç yıl sonra kült olacağını düşündüğüm bu harika yapımda Tom Hardy ve Joel Edgerton'un über performansları mevcut.

#8 Moneyball
Bu yıl etkilendiğim ender filmlerden birisi. Geçen sene The Social Network'ten de etkilenmiştim, o pek yansımadı seyirciye. 
Durgun havada ilerlemesi genel geçer seyircileri üzer, hiç bulaşmasınlar. Ama iki müthiş senarist çok çok iyi iş çıkarmış. 
Brad Pitt öyle sakat, gay, havada uçup kaçan, bir sürü monolog ile şov yapan bir performans sergilemiyor, sadece rolün hakkını fazlasıyla veriyor. Listemi keşke yıl sonu yazsaydım dedirtti bu film bana. 

#9 Rango
"Haydaa.. Bir animasyonumuz eksikti be birader" demeyin hemen. Maaşallah sizde hemen yapıştırıyorsunuz cevapları, bir durun bak dinleyin önce. Western ve animasyon dünyası.. Yapıldı, evet. Ama çok cüzi ve naif biçimde. Böylesine sükse yaratacak ve görselliğiyle büyüleyecek şekilde değil. Şu ana kadar en iyi görsel animasyon özelliğini de taşıyor. Üstüne üstlük bir Gore Verbinski işi, müzikleri Hans Zimmer'a ait. Senaristi de öyle çok basit birisi değil (John Logan), bir animasyon yazıyorsunuz, ama günümüzün animasyonlarından herkes Wall-E, Toy Story 3 bekliyor. Ben de diyorum ki Wall-E ve Toy Story 3 arasında bir başyapıt bu animasyon. Çok da iddialıyım ve ciddiyim. Birkaç yıl sonra değeri bilinecek, biraz dejavu yaparsanız hatırlayacaksınızdır. Johnny Depp ve üstüne yapılan Yekta Kopan seslendirmelerini ayrı ayrı dinleyin. Bu yılın Pixar'sız en iyi animasyonu.


#10 The Descendants
Listemin değişken olduğunu geçen yılın sonunda söylemiştim. İşte bir örneği daha. Hollywood ana akım sinemasının bağımsız cenahının en önemli temsilcilerinden birisi olan Alexander Payne’in, George Clooney’i yanına alarak çıktığı Hawaii yolculuğundaki son filmi, The Descendants. Daha önce yönetmenin hiçbir filmini izlemememe rağmen, kariyerinde About Schmidt, Sideways ve Election gibi önemli bağımsızları bulundurduğunu biliyordum. Oscar yarışında beklediğim filmlerden birisi olan Descendants, bu yılın en iyi Dram filmi olma özelliğini Altın Küre’den ödül alarak pekiştirdi. Bağımsız filmlerde rastlanılan önemli özelliklerden “castı yüceltme” gibi önemli vasıfları olan film, bize yaratıcı dramın en önemli örneklerinden birisini gösterme konusunda usta.


#11 Harry Potter and the Deathly Hallows : Part II
Listenin saygı duruşu niteliğindeki tek filmi. Sinemaya öyle ortalığı yıkacak, yıllarca konuşulacak büyük katkıları olmadı, ama bizim fantastik beynimize öylesine sinyaller yolladı ki bu sekizleme, açıkçası en muhteşem fantastik seri oldu (film çokluğu dolayısıyla) çoğunluğun gözünde. Yepyeni setler, her filmde daha da bir artan sinematografi, sanat yönetimi, göz alıcı kostüm tasarımı, çok başarılı makyajlar ve görsel efektler. Serinin en iyisi çoğu kişiye göre 3. film olsa da, bana göre 4. filmin ulaştığı zirveden onu aşağıya itmiş gibi duruyor bu film. Her ne kadar sonu kitaptaki gibi sönük ve dramatik bitse de, 2001'den beri hayatımızda olan 10 yıllık efsaneye saygılar ile bu yılın en iyi filmlerinden birisi olarak meseleyi kapatıyorum.

#12 X-Men First Class
Bu listede bir süper kahraman filmi görmek ne kadar anormal birşey acaba ? Dört gözle beklenen bir prequel projesiydi kuşkusuz. Bryan Singer'sız 3. filmden ve bir tane prequel filminden sonra iyice ama iyice gözden düşmüştü seri. Özellikle 2. filmde getirdiği çok yüksek seviyeyi, belki de Nolan'ın Batman'leri dışında kimse geçemedi. Bu sefer kızağa çekilip yapımcı koltuğundaydı. Matthew Vaughn gibi hem yapımcılıkta, hem de yönetmenlikte kendisini fazlasıyla kanıtlamış birisi gelmişti koltuğa. Müthiş bir senaryo ile de öylesine işlendi ki, bu yıl gördüğüm en iyi süper kahraman filmiydi. Bir prequel olması da ayrı bir süsü aslında. Oscar'da teknik dallarda kazanabilir, çünkü adı üzerinde "Süper Kahraman Filmi". Bu yıl izlemediğim birkaç "başyapıt adayı" daha var listemde, belki onlardan sonra benim de gözümden düşebilir film. 

0 Yorum:

Yorum Gönder