12 Years A Slave

12 Years A Slave

İngiliz yönetmen Steve McQueen'den mühür niteliğinde bir film.

Blue is the Warmest Colour

Blue is the Warmest Colour

Abdellatif Kechiche'den 2013'ün en çarpıcı başyapıtı.

01 Ocak, 2014

All is Lost (2013)


İlk uzun metrajını 2011 yılında, Margin Call adlı Wall Street dramasıyla sergileyen New Jersey'li yönetmen J.C. Chandor'ın ikinci uzun metrajı, All is Lost. 20-30 sayfalık bir senaryo örneği, sadece "tek" oyuncudan oluşan bir cast, toplamda iki elin parmağını geçmeyen diyalog sayısı, yüksek gerilim, yüksek adrenalin, bir kez daha hayatta kalma savaşı veren bir kahraman. Ama bu sefer belki de sinemada göremeyeceğimiz kadar deneysel bir yöntem ile. J.C. Chandor, ilk filmi Margin Call'da Aaron Sorkin'in tarzına öykünen gevezeliğini, bu sefer derin bir sessizliğe gömmüş. 

Film; adı sanı belli olmayan bir karakteri -evet, sadece bir karakteri- konu alıyor. Bir konteynera yatı çarptıktan sonra okyanusun ortasında yatını tamir etmeye çalışan, ardından devasa bir fırtınaya yakalanan, defalarca kez ölümden kurtulan, yatı o baş belası delik sayesinde okyanusa gömülen, yaşam botunda yaşam savaşı vermeye çalışan "esas amcanın" çevresinde dönüyor bütün hikaye. Nereden geldiğini, neden yat ile Hint Okyanusu'nu gezdiğini, mesleğini, işini, aşını, eşini bilmediğimiz esas amcanın bu yaşam mücadelesi, 106 dakikalık muhteşem bir gerilim örneğine sebebiyet veriyor. Hikayedeki en büyük koz ise, esas amcanın mimikleri.

Chandor'ın daha ikinci uzun metrajı olmasına rağmen kariyerinin başında başladığı bu deneysellik tutkusu, gelecekteki sineması için de büyük haberci niteliğinde. Kendini tekrarlayan ve bu tekrarlamaya "tarz oluşturdum, izleyin" diye dangalaklık içeren cevaplar ile cevap veren "auteur" yönetmenlere nazaran, günümüzün ticari sineması içerisinde böylesine risk taşıyan bağımsızları çekiyor olması büyük cesaret. Daha ilk filmi ile en iyi özgün senaryo dalında Oscar adaylığı kazanan Chandor'ın, ilk filmindeki derin ve hikayesi bol, alt metni kuvvetli karakterlerinin aksine, All is Lost'taki karakterinin tuvalini şekillendirmesi için fırçayı seyirciye bırakmış. Ne Life Of Pi kadar semavi dinlere kadar kazınmış ağır ve derinden teolojik bir alt metne, ne de Gravity kadar anne karnından doğum sürecine kadar gerçekleşen olağanüstü bir yaşam alegorisine sahip. Chandor, hikayesinin uçlarını -filmdeki halatların sıkılığına rağmen buna tezat gidip- gayet gevşek bırakarak, seyircisine tek bir izleme yöntemi bırakıyor: "106 dakika boyunca gerilin !". Ve bence Alfred Hitchcock'un "Gerelim Gerilelim Öğrenelim: 101" mantalitesini üzerine harika bir biçimde giyiyor. 

Bazı sahneleri stüdyoda, bazı sahneleri okyanusta çekilen filmin görsel olarak büyük babaları Gravity ve Life of Pi kadar bir iddiası yok pek tabi ki. Ama stüdyoda çekilen sahneler bazı yerlerde göz tırmalama seviyesine ulaşıyor. Bu da filmin maliyet sorunlarından kaynaklanıyor. Hollywood gibi bir endüstrileşmiş sinemada, bu filme hangi aklı başında varlıklı yapımcı destek olmak ister ki ? Steven Soderbergh'e sinemayı bıraktıran ana sebep olan "yapımcılar destek olacakları tüm filmlere gelir kaynağı gözüyle bakıyor" lafını bir kez daha hatırlatıyor bizlere. Neyse ne, 9 milyon $ lık bütçeye nazaran iyi bir görsel efekt kullanımına sahip film. Tabi bu dezavantajın asıl sorumlusu, 77 yaşında filmin tek oyuncusu statüsündeki Robert Redford. Stüdyoda çekilmesine rağmen yorucu şartlar altında zor bir rol oynayan efsane sinemacı, hem müthiş bir performans sergiliyor, hem de diyalogsuz bir filmde mimikleriyle bütün o yaşam savaşı mücadelesini seyircisine aktarabiliyor. Performansıyla Altın Küre, Gotham Bağımsız Film Ödülleri, Eleştirmenlerin Seçimi Ödülleri, Bağımsız Film Ödülleri gibi kayda değer akademilerden adaylıklar alan Redford, Oscar beşlisi için şansı zayıf olsa da gerek Amerikan Sineması'na yaptığı katkılardan, gerekse yaşından dolayı Akademi'nin bilindik onore etme yöntemlerinden birisine denk gelebilir.

Yönetmen ve senarist J.C. Chandor'ın, filmi didik didik edip her bir önemli anına büyüteç tutmamıza izin vermeyen bir hikayesi bulunan All is Lost, sadece seyircisinin gerilip esas amcanın yaşadığı hayatta kalma mücadelesini yaşama fırsatı sunuyor. Bunun dışında da hiçbir artısı olmayan, tekrarlamak gerekirse, sinemaya gelmiş en deneysel işlerden birisi. Farklı sinemasıyla bizi her zaman şaşırtacağına inandığım Chandor için de yine güzel bir basamak. Bundan sonra sürekli dikkat çekecek bir yönetmen olacağını bize ikinci kez hissettiren Chandor'ı ve 77 yaşına rağmen survivor performansını layıkıyla yerine getiren Redford'u yürekten tebrik ediyorum. Survival filmlerine olan fetişliğim sebebiyle de 127 Hours, Buried, Life Of Pi ve Gravity gibi filmleri önermeden de yazımı sonlandırmıyorum.


9/10