12 Years A Slave

12 Years A Slave

İngiliz yönetmen Steve McQueen'den mühür niteliğinde bir film.

Blue is the Warmest Colour

Blue is the Warmest Colour

Abdellatif Kechiche'den 2013'ün en çarpıcı başyapıtı.

22 Aralık, 2013

The Hobbit: The Desolation of Smaug (2013)


Oscar'lı yönetmen, senarist, yapımcı; muhteşem Orta Dünya tasviri ile Yüzüklerin Efendisi üçlemesini layıkından bile daha muhteşem uyarlayan; birkaç yıl önce Guillermo Del Toro'nun elindeki metinleri alarak ve geliştirerek Hobbit projesine dahil olan; önceden 2 film, daha sonradan 3 film haline getirerek hem hayranları hem de sinemaseverleri düşündüren; Yeni Zelanda'lı yönetmen Peter Jackson'ın ikinci gişe bombası: Hobbit: Smaug'un Çorak Toprakları. İlk filmin hezeyanı ve heyecanı ile yanıp tutuşurken art arda gelen "In Production" videoları, merakımızı doruklara çekmeyi başarmıştı. İlk filmden de zarar gelmedi "benim açımdan". İkinci filmde, ilk filmde yaptığı çocuk masalını düzgün kalıba sokmasını bilir demiştik bu adama. Soktu mu peki ? Pekala. Peki ya Hollywood klişelerini yönetmenlik tarihinde ilk kez bu kadar cıvık bir biçimde kullanması ? İşte onu kimse ama kimse beklemiyordu. Bekleyemezdi de zaten. 3 filmlik bir projeden elbet bir film, hikayeyi sakız niyetine çiğneyip tadını aromasını kaçıracaktı, belliydi. Hobbit: Smaug'un Çorak Toprakları, Orta Dünya ve Arda evrenine kendi çapımda hakim olan bir vatandaş olarak; üzülerek söylemem gerekirse bekleneni verememiş bir gişe canavarı niteliğinde.




Filmi izlemeden önce kafasında "ancak ve ancak bu filmi Peter Jackson çekebilir, adam edebilir ve bizlere müthiş servis edebilir" düşüncesinde birisi olarak yazacağım bu kelamları -buraya dikkat. Ama, film sonrası "yakışmadı Peter reyiz" diyebilecek kadar düz mantık düşünmek zorunda bırakılmış ve sahnelere verebileceğim en yüksek puanı verebilme çabasında birisi olmuş olarak da devam edeceğim yazıma. İlk filmin eleştirisini yaptığım bu yazımda da, okuyucu kitlesinin ön yargısını böyle kırmak istedim bir nebze. O yüzden lütfen yazıyı "psikopatça" okumayalım, rica ederim.

Hikayenin "pat" diye (ama yerinde) biten 1. filminden sonra, hikayeye cücelerin, Gandalf'ın ve Bilbo'nun Kuytuorman macerasıyla başlangıç yapıyoruz. Kitabın en muhteşem bölümlerinden birisi olan Kuytuorman'ın harika tasviri ve cücelerin + Bilbo'nun örümceklerle yaptığı müthiş mücadele sahnelerinden sonra, kitapta olmayan Legolas ve Tauriel elfleri ile karşılaşıyoruz. Cücelerin bu zorlu Erebor yolculuğunda, Kuytuorman'ın başındaki Orman Elfi; nam-ı diğer Legolas'ın babası Thranduil ile olan anlaşmazlıklarını da atlatıyoruz. Yine kitabın en müthiş yerlerinden birisine, cücelerin fıçılar ile kaçış sahnesine atlıyoruz. Gayet eğlenceli geçen bu hikayede bizlere, Dale şehrinin ardında kalmış Estragoth insanları şehri, Dol Guldur, Dokuzlar'ın zindanları, harap ve bitap düşmüş Dale şehri ve en önemlisi, muhteşem görkemiyle Erebor şehri sunuluyor. Başından beri güdülen hedef, Erebor şehrine son cüce kralı Thorin'in geçirilmesi ve Arkentaşı denilen cüceler için önemli bir yere sahip olan taşı, hırsız Bilbo'nun Smaug'un oturduğu hazineden çalması.

Gandalf, Radagast ve Dol Guldur Yolu
Bu devrik ve herkesin zaten ezbere bildiği filmin sinopsisinden sonra, aslında filmin asıl can alıcı noktalarına parmak basmak gerek. Ve bazı yanlışları düzeltmek pek tabi ki. Öncelikle, bu filmi (veya üçlemeyi) asla LOTR serisi ile bir tutmamak lazım. Orada yapılan muhteşem diktatorya eleştirisi, burada yerini maceraya, cesarete ve yok olmaya yüz tutmuş bir ırkın benliğini korumaya çalışmasına bırakıyor. Bu yüzden "LOTR'da nasıldı, şimdi nasıl" gibi bir başlangıç ile filmi izlemeye başlamak, zaten sizin bu filmden almanız gereken mesajları kaybetmenize sebebiyet verir. İkinci bir olay ise, uyarlama örneği. Çocuk kitabı mantığıyla yazılan bir kitaptan nasıl yetişkin bir sinema filmi çıkabilir düşüncesini güderek başlatılan ve Arda evreninin diğer kaynaklarından da yararlanarak eklemeler yapılan filmin "birebir" uyarlanması düşünülemez. LOTR'da Jackson'ın kattığı yorumlar pekala var ise, burada da olmak zorunda. Bunları da atlattıktan sonra, filmimizi deşelim.

Orta Dünya'nın "sağlıklı kafadaki" hayranlarının mantıken düşündüğü ve umduğu şeyler çok açık olmasına rağmen, Jackson'ın filmin süresini uzatmak adına yaptığı kötü dokunuşlar, hem göz hem de gönül tırmalıyor adeta. Tolkien'ın evreni ile bağı olan insanların, sonradan yaratılmış Tauriel'ın Kili ile olan klişe Hollywood aşkını görmek istemediğini bilmeleri gerekiyordu (Jackson ve ekibi). Bildikleri halde zamandan, materyalden ve paradan tasarruf eden çok sevgili film yapımcılarımız, üstüne üstlük filmin bazı sahnelerini aksak çekmesi de gözden kaçmıyor değil. Orta Dünya edebiyatı dilindeki diyalogların basite indirgenmesi, karakterlerin kurgu faktörünü hiçe sayarak olmadık yerlerden fırlamalar yapması, Hollywoodvari kurtarma ve aksiyon sahneleri sürükleyici geçmesini beklediğimiz bir hikayeden sıkıcılıkla ayrılıyor birdenbire. 

Smaug ve Bilbo
Filmin zirve yaptığı yerlerin, kötü kurgu ile kendini nötrlemesi, filmin hanesine ne yazık ki negatif puanlar ekliyor. Kuytuorman sahnesi, fıçılar ile kaçış sahnesi, Legolas ile Orc komutanının birebir dövüş sahnesi ve filmin zirve olarak gösterilen (ki kitabın en muhteşem uyarlanmış yeri) Bilbo ile Smaug'un altınlar arasındaki koşuşturma ve konuşma sahnesi; doğrusunu söylemek gerekirse filmin zirve yaptığı yerleri temsil ediyor ve harika bir uyarlama örneği sunuyor. Seyircinin ağzına bir parmak bal çalındıktan sonra yapılan her bir hata ise, bahsettiğim nötrlemenin habercisi konumunda. Modellemede sorunları olan CGI, 3D gözlüğün karartması ile izlediğimiz loş 3D sahneleri, umut bağlayıp seriden hayranı olduğumuz (veya açıklandıktan sonra umut bağladığımız) karakterlerin kötü oyunculukları hiçbir gerçeği değiştirmeden filmin amacını belli ediyor. Orta Dünya'nın "hardcore" hayranları büyük ihtimal kızacaktır, ama eğer gerçekten böyle bir hayransanız, zaten ne demek istediğimi anlamış olmanız ve Jackson'a hatalarından dönmesi için tek şansının kaldığını hatırlatmanız gerek.

161 dakikalık sürenin fazla geldiği her halinden belli olan bir uyarlama örneği ile karşı karşıya bırakıldığımız Hobbit: Smaug'un Çorak Toprakları, bıçakla ortadan ikiye kesilmiş bir finale de ev sahipliği yaparak seyircisini iyice çıldırtmayı başarıyor. Bu yılın merakla beklenen blockbuster projesi olmasının yanında, tüm ümitleri Beş Ordular Savaşı'nın bulunduğu 3. filme doğru devrediyor. Orta Dünya evreninden "gerçekten" istediğini bekleyenler için sıkıcı bir macera, Hollywood klişelerinden mutlu olacaklar için benzersiz bir deneyim olup "2014 Aralık ayında tekrar ziyaret edeceğim sizleri" diyor ve perdeden uzaklaşıyor. Milyar $ barajını aşıp Warner Bros. denen şirkete istediğini verecek olan Hobbit: Smaug'un Çorak Toprakları, Neil Finn'in kötü Song of a Lonely Mountain şarkısıyla kapanış yapıyor ayrıca. Ve son olarak: Howard Shore'un A Dangerous Method'dan sonra kariyerinin en kötü performansı (demek gelmiyor içimden ama, ne yazık ki) diyorum. Jackson'ın emeklerinden dolayı naçizane verebileceğim en yüksek puanı veriyorum.


7/10

21 Aralık, 2013

Senaristlerin Seçimi Ödülleri (Adaylıklar)

Blue Jasmine - Alec Baldwin ve Cate Blanchett
Yavaş yavaş meslek birliklerinin de yarışa dahil olduğu şu günlerde, Senaristler Birliği de hem tv hem de sinema için adaylıklarını açıkladı. Woody Allen'ın Blue Jasmine'i, Spike Jonze'un Her'i, Coen Biraderlerin Inside Llewyn Davis'i ve Terence Winter'ın The Wolf of Wall Street'i gibi Oscar'a göz kırpan adaylıkları görebiliyoruz. TV'de ise bilindik tablo ortada. Homeland ve Orange is the New Black dışında eksik yok. 

Orijinal Senaryo
  • Blue Jasmine - Woody Allen
  • Gravity - Alfonso Cuaron  & Jonas Cuaron
  • Her - Spike Jonze
  • Inside Llewyn Davis - Joel Coen & Ethan Coen
  • Nebraska - Bob Nelson

Uyarlama Senaryo
  • 12 Years a Slave - John Ridley (based on the book Twelve Years a Slave by Solomon Northup)
  • Before Midnight - Richard Linklater & Julie Delpy & Ethan Hawke (based on characters created by Linklater and Kim Krizan)
  • Captain Phillips - Billy Ray (based on the book A Captain's Duty: Somali Pirates, Navy SEALS, and Dangerous Days at Sea by Richard Phillips & Stephan Talty)
  • Philomena - Steve Coogan, Jeff Pope (based on the book The Lost Child of Philomena Lee by Martin Sixsmith) 
  • The Wolf of Wall Street - Terence Winter (based on the book The Wolf of Wall Street by Jordan Belfort)

TV Komedisi
  • Arrested Development  - Mitchell Hurwitz (series creator)
  • Girls - Lena Dunham (series creator)
  • Modern Family - Steven Levitan, Christopher Lloyd (series creators)
  • Parks and Recreation - Greg Daniels, Michael Schur (series creators)
  • Veep - Armando Iannucci (series creator)

TV Draması
  • Breaking Bad - Vince Gilligan (series creator)
  • Downton Abbey - Julian Fellowes (series creator)
  • Game of Thrones -  David Benioff, D.B. Weiss (series creators)
  • House of Cards -  Beau Willimon (series creator)
  • Mad Men - Matthew Weiner (series creator)

Yabancı Dilde En iyi Film Kısa Listesi Belirlendi

The Great Beauty - İtalya'nın Adayı
Oscar Akademisi, yabancı dilde en iyi film finalistleri niteliğindeki 9 aday filmi belirledi. Listede; İran'ın ikinci kez Asghar Farhadi umudu The Past, Şili'nin adayı Gloria ve Suudi Arabistan'ın tarihinde ilk kez adaylık başvurusunda bulunduğu filmi Wadjda listede bulunmuyor. Thomas Vinterberg'ün muhteşem başyapıtı The Hunt'ın listede olması harikulade bir şey.

İran'ın aday olamamasıyla anladık ki bir kez daha siyaset yüzünü başka sulara doğru güldü. Filistin ve Bosna gibi ülkelerin varlığı güzel, ama düşündürücü. Blue is the Warmest Color'ın listede bulunmaması, Fransa'nın başka bir film ile adaylık başvurusu yapmış olmasından dolayı. Yapımcısı lobi işlerine filmini sokmak istememiş.


  • Belçika, The Broken Circle Breakdown, Felix van Groeningen, yönetmen
  • Bosna-Hersek, An Episode in the Life of an Iron Picker, Danis Tanovic, yönetmen
  • Kamboçya, The Missing Picture, Rithy Panh, yönetmen
  • Danimarka, The Hunt, Thomas Vinterberg, yönetmen
  • Almanya, Two Lives, Georg Maas, yönetmen
  • Hong Kong, The Grandmaster, Wong Kar-wai, yönetmen
  • Macaristan, The Notebook, Janos Szasz, yönetmen
  • İtalya, The Great Beauty, Paolo Sorrentino, yönetmen
  • Filistin, Omar, Hany Abu-Assad, yönetmen

20 Aralık, 2013

2013 Utah Film Eleştirmenleri Birliği Ödülleri (Kazananlar)

Adèle Exarchopoulos - Blue is The Warmest Color
Bir başka eleştirmen birliğine, Mehmet Okur'un adam olup parladığı Utah Jazz'ı bünyesinde bulunduran Utah'a gidelim. Efendim burası California eyaletine en yakın eyaletlerden birisi. Bu yüzden Hollywood etkilenmesi daha fazladır (aman ne şaka ne şaka). Biraz modern kafada olduklarını düşündüğüm birlik, Gravity'i en iyi film seçmiş. Cuaron'un gene zaferini görüyoruz. American Hustle, neredeyse hiçbir eleştirmen birliğinden ödül alamadı. Arada derede minör birliklerden aldıysa bilemem. Critics Choice ile başlayacak serüvende çıkış yapmadığı takdirde adaylıklar veya oyuncu zaferleri ile yarışta rol sahibi olacak. Utah Eleştirmenleri'nin yaptığı en farklı ve özgün seçim ise, Blue Is The Warmest Color filminde dillere destan olan oyunculuğa sahip olmuş Adèle Exarchopoulos. Sandra Bullock ve Cate Blanchett'i alt ederek ödüle ulaşmış. Bu arada Amerika'nın behlülü Jared Leto'nun uzun bir aranın ardından bir birlikten yardımcı rolde ödül alamadığını görüyoruz. Neyse, siz inceleyin:

Film: "Gravity" (Runner-up: "12 Years a Slave")

Yönetmen: Alfonso Cuarón, "Gravity" (Runner-up: Steve McQueen, "12 Years a Slave")

Aktör: Chiwetel Ejiofor, "12 Years a Slave" (Runner-up: Oscar Isaac, "Inside Llewyn Davis")

Aktris: Adèle Exarchopoulos, "Blue is the Warmest Color" (Runner-up: [tie] Cate Blanchett, "Blue Jasmine" and Sandra Bullock, "Gravity")

Yardımcı Aktör: Bill Nighy, "About Time" (Runner-up: Michael Fassbender, "12 Years a Slave")

Yardımcı Aktris: Scarlett Johansson, "Her" (Runner-up: Jennifer Lawrence, "American Hustle")

Uyarlama Senaryo: "Before Midnight" (Runner-up: "12 Years a Slave")

Orijinal Senaryo: "The World's End" (Runner-up: "The Way, Way Back")

Sinematografi: "Gravity" (Runner-up: "Inside Llewyn Davis")

Animasyon: "Frozen" (Runner-up: [tie] "From Up on Poppy Hill" and "The Wind Rises")

Yabancı Dilde En iyi Film: "Blue is the Warmest Color" (Runner-up: "The Past")

2013 Kadın Film Yazarları Birliği Ödülleri (Kazananlar)

Lupita Nyong'o - 12 Years A Slave
Ülkemizde birkaç sene önce başlatılan Altın Bamya ödüllerinin bir benzeri olan Alliance of Woman Film Journalists Awards, sahiplerini buldu. Gayet feminen ve faşizan bir yaklaşım tutunan ve ödüllerinin yarısından fazlasını bu kafada veren birlik, 12 Years A Slave'i en iyi film seçmesini bilmiş. En iyi aktör ödülünün de 4. kez majör bir eleştirmen birliğinde Matthew McConaughey'e gittiğini söyleyelim. Bizim için önemli olan Oscar yarışında kazananların listesi. O da şöyle:

En iyi Film: "12 Years a Slave"

En iyi Yönetmen: Steve McQueen, "12 Years a Slave"

En iyi Aktör: Matthew McConaughey, "Dallas Buyers Club"

En iyi Aktris: Cate Blanchett, "Blue Jasmine"

Yardımcı Aktör: Jared Leto, "Dallas Buyers Club"

Yardımcı Aktris: Lupita Nyong'o, "12 Years a Slave"

Uyarlama Senaryo: "12 Years a Slave"

Orijinal Senaryo: "Her"

Sinematografi: "Gravity"

Kurgu: "Gravity"

Film Müziği: "Inside Llewyn Davis"

Yabancı Dilde En İyi: "The Hunt"

En iyi Belgesel: "Stories We Tell"

Oyuncu Kadrosu Performansı: "American Hustle"

Oscar Yarışındaki Filmleri İzleme Şansımız: DVDSCR'lar

Oscar yarışı boyunca, yarışa dahil olan kalburüstü filmlerin Türkiye'ye gelişi bildiğimiz üzere geç oluyor. Mağdur edebiyatı yapıp distribütörlere yalvarsak da, adamlar kar elde edemeyecekleri kopyaları ülkeye getirmeye yanaşmıyor. Çare DVDSCR oluyor. DVD formatından tek farkı; herhangi bir birliğin üyelerine özel gönderilip, filmin içinee yer yer "for your consideration" veya "property of kilimcinin köroğlu company ltd. san. tic. a.ş." yazılması. Oscar üyelerine, "FOR YOUR CONSIDERATION" adlı klişe başlığı altında her sene Alman çikolata ekleriyle gönderilen DVDSCR'ların, hangi tarihlerde gönderildiğini yazan bir makale yayınlanmış Goldderby.com sitesinde. Buyrun tüm liste. Birinin sızdırmasını bekleyeceğiz, pusuda, sessiz, sinsice... (DVDSCR Leak diye bir oluşum kursak da olurdu)

  • Dec. 18: "American Hustle," "The Square," "Epic"
  • Dec. 17: "The Invisible Woman," "The Past"
  • Dec. 16: "Inside Llewyn Davis"
  • Dec. 12: "August: Osage County," "The Book Thief"
  • Dec. 11: "Frozen," "Saving Mr. Banks"
  • Dec. 10: "12 Years a Slave," "Mandela: Long Walk to Freedom," "Despicable Me 2"
  • Dec. 9: "Fast and Furious 6"
  • Dec. 5: "Philomena"
  • Dec. 3: "Lone Survivor"
  • Nov. 29: "Blue Is the Warmest Color," "Frances Ha"
  • Nov. 27: "All is Lost," "Kill Your Darlings," "Wadja," "The Wind Rises," "The Armstrong Lie"
  • Nov. 25: "Tim's Vermeer," "The Grandmaster"
  • Nov. 22: "Blue Jasmine"
  • Nov. 21: "The Butler"
  • Nov. 20: "Don Jon," "Out of the Furnace"
  • Nov. 19: "42," "Gravity," "The Great Gatsby," "Prisoners"
  • Nov. 16: "Monsters University"
  • Nov. 9: "Before Midnight"
  • Nov. 8: "Enough Said"
  • Nov. 6: "Dallas Buyers Club"
  • Nov. 4: "Rush"
  • Oct. 9: "Fruitvale Station"
  • Oct. 4: "The Croods"
  • Sept. 22: "Mud"

How I Met Your Mother'ın Finali: 31 Mart !

Na böyle sıkılıyoz işte. (Lily liseli)
6 sezonluk hikayeyi uzattıkça uzattıklarından beri cılkının da cılkı çıkan ve en sonunda 9. sezon ile bu mecrada başarısızlığına tüy diken dizi, ergen kardeşlerimizin sevgilisi ve ayrılamadığı sit-com How I Met Your Mother'ın, final sezonu niteliğinde olan 9. sezonu Mayıs'a kadar uzamayacakmış. 1 saatlik sezon finaliyle ekranlara veda edip How I Met Your Dad adlı spin-off projesi ile seneye geri dönecek bu dizinin yaratıcılarına hep beraber bela okuyor, güzelim diziyi daha ne kadar mahvedeceklerini hep beraber izliyoruz. İbret olsun diye ama. Neyse ki arkadaşlarda ters tepki yaratıyor da, daha fazla sezon çekme isteği uyandırıyor. Ne mutlu ! Ergenlerimize boş lise derslerinde eğlence çıkıyor işte, fena mı !

19 Aralık, 2013

Homeland - Sezon 3



"Milli birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz şu günler..."

Önce derin bir nefes alalım ve verelim... Alalım ve verelim... Bunu 15-20 dakika tekrarlamış olalım... Sonra arkamıza yaslanıp, 3 sezonluk dizinin en iyi sezonunu yazmak için klavyeye saatlerce tecavüz edelim... Ama bunu yaparken empati, tarafsız, soğukkanlı, dünya siyasetinden haberdar ve haberlerin nasıl okunacağını bilen biri olmamız gerekiyor. Olduk mu ? Olduysak, o zaman bu yazıyı da sağlıklı bir şekilde okuyor olacağız.

(Not: Okuyacağınız makale, eserin içeriği hakkında spoiler hede hödö yav he he)

Efsanevi polisiye, 24 dizisinin yaratıcılarının elinde 2011 yılında parlamış ve birden tüm Amerika'nın, daha sonra tüm dünyanın dikkatini çekmiş bir dizi olan Homeland, bilindiği üzere "savaş sonrası yaralarını sarmaya çalışır gibi gösteren, ancak ana vatanının Irak'ta yaptığı katliamı gözleriyle gördükten sonra bir terörist olan, denizci Nicholas Brody'nin ana vatanına dönüşü" ana fikriyle kurgulanmış bir diziydi. Olaylar gelişti, karakterler bir bir elimine edilerek normalde izlediğimiz dizilerde görmediğimiz ustalıkla senaryo yazım süreci zorlaştırıldı, birden hikaye "Homeland: Anti-İran Yolu" oldu. Peki güzel mi oldu ? Enfes. İşte o "enfes"in limitini eleştireceğim biraz, Sam Amca'dan müsaade varsa.



Dizinin ilk bölümlerinde (1. 2. ve 3. bölüm) seyirciye hiçlikten başka bir şey vaadedilmiyordu ne yazık ki. Gerçekten kötü bir başlangıç yaptılar ve bunun farkında olacaklar ki diziyi gereken ivmeye yerleştirdiler. Geçiş bölümleri her zaman zor olur, ama bu üç bölüm Carrie'nin manik depresif zırvalarını ve Dana denilen dananın boktan aşk yolcuğunu görüp sıkıldığımız berbat bölümler olarak aklımıza kazınmış oldu. Aslında bölüm bölüm incelemeyi sevmiyorum, birkaç kez deneyip başarısızlıkla ayrıldığım çok laboratuvar deneyim oldu bu konuda. Bu yüzden sadede acilen giriş yapayım.

Homeland, diziseverler tarafından her zaman "ABD'nin gizli servisinin dış politikada oynadığı satrancı, yıldızlı bayrağı fazla sallamadan, tarafsız biçimde yorumlayan bir dizi" yaftasına sahipti. Bazen, ülkenin verdiği yüksek demokrasi ateşiyle yanıp tutuşan senaristler, birkaç adım ileri gidebiliyordu; göz ardı edilebilirdi. Ama bu sezon, bunun dozajını ayarlamakta sıkıntıları olmuş Macbook tutan ellerin. Bizim övgüyle bahsedip, diziyi izleme sebebimiz olan "öz eleştiri" konusunda, vurucu noktalara kadrajı yerleştirmek yerine sekans sonlarına, bölüm sonlarına, hatta komple sezon hikayesi sonuna yerleştirip; reklamcılık mantığıyla seyircinin kulak kesildiği anlarda basit Müslüman = Terör, İran = Şeytan, CIA = Aslan zırvalarını bir bir sıralamayı seçmesi gözümden kaçmadı. Hiç kimsenin kaçmaz zaten. Hem kabak gibi ortada. Hem de kabak tadı veriyor. Aynı geçen sene Argo filminin yaptığı "%75 hüloooğğ Amerika", "%25 aslında biz de suçluyduk" milliyetçiliği (her ne kadar bu denli ağır dozajda olmasa da) gerilimin tırmandığı vurucu sahnelerde yapılmış olması beni üzdü, hayal kırıklığına uğrattı.



Dizinin tarafsız tutumu sekteye uğrayabilir, buna ekstra bir eleştiri getirip, sistemin kölesi olmuşsunuz, yahudi patronlar, başka eller, derin devlet, nazar değdi, faiz lobisi, kedi gözleri, ne güzel twitterımız var diyemem, iş teori yazmaya; hatta paranoyaya kadar gider. Söylediğim an empatiden yoksun hale gelirim. Mesela en basitinden; Brody'nin kahraman gibi karşılandığı ve sezonun gerilim yükü en yüksek sahnelerinden olan "Tahran'daki küçük meydanda gerilim" sahnesi, halkların yer değiştirmesi ile diziyi aklayabilir. Langley Patlaması'nın bir benzeri İran'da olsaydı ve o "kahraman" ABD topraklarına yerleşseydi, yine bir avuç cahil ve Müslüman = Terörist algısındaki uçuk kaçık fosforsuz beyinler şakşakçılık yapabilirdi. Aynı İran'daki ABD = Şeytan düşüncesinde olan, cahil bırakılmış toplum gibi. Ama kimse bana Saul'un söylediği "Kafandaki şey, CIA'de çalışanlara hakarettir" repliğini açıklayamaz mesela. Ki bunun gibi birden çok sahne var ve bahsettiğim "reklamcılık" mantığında vurgunlarını yapıyor.

Sezon boyunca Homeland'e hakim olan ABD - İran soğuk savaşı -aslında soğuk savaş dönemini yaşamış bir nesil için- çok keyifli dakikalar geçirtebilmiştir diye düşünmekteyim. Ama olayları düz mantık, nihilist bir tavırda masaya yatırırlarsa. Homeland'in; ABD'nin birkaç yıldır uyguladığı Anti-İran psikolojik savaşına pozitif destek verip, tek suçlu Devrim Muhafızları, sistemleri, nükleer başlıkları demesi ve yine ve yine CIA'i kahraman ilan edip, terör saldırısından ölmüş kişilerin yıldızlarını duvara yağdırması, akıl alacak şey değil. Kimse o saldırıyı meşrulaştıramaz. Ama sembolize edip Bush yönetiminin berbat Afgan-Irak politikasından prim de toplayamaz. Özellikle Argo furyasıyla başlayan; dünya üzerinde nükleer silah, terör yuvaları ve diktatörlük sadece orta doğuda var mesajlarının, altının renkli kalemler ile çizile çizile bizlere servis edilmesinin boku çıktı artık. Mevcut pisliği sıvama işlemleri yapmaya gerek yok. Evet, İran'a Saul'un el ayak olup "dizi kurgusu, hayal ürünü" anlamında getirdiği bu rejim değişikliği düzgün bir İran istemiyle yanıp tutuşan tüm dünya için mutedil bir karardır. Ama keşke meseleyi bu kadar hümanist anlatmaya cesareti olabilseydi Homeland'in. Herkesin gördüğü gibi Javadi'nin gelmesiyle rejimin yönetimi otomatikman ABD'nin eline geçti. Peki ya istedikleri Orta Doğu ? Eh, kısmen.



Bütün bunları bir kenara bırakıp, dizinin siyasi olmadığını düşünüp normal bir dizi - film izleyen sade vatandaş gibi teknik detayları ele alırsam: KUSURSUZ ! Dizinin en göz ardı edilen ve en iyi sezonu olduğunu düşündüğüm 3. sezonda gerçekten kumaş çok kaliteli bu anlamda. Birebir hazırlanan set tasarımları, oyunculara yapılan inanılmaz makyajlar, canlı çatışma ve aksiyon sahnelerinin kusursuzluğu, çekim yaptıkları bölgelerin temasına çok iyi hakim olmaları... Yani bu sezon diğer sezonlardan -bana göre- fersah fersah ileride. Bu konuda kurgunun başrolde, senaryonun yardımcı rolde büyük başarılarını gözlemliyorsunuz. Teknik ekibin kalabalık mekanlarda çekim yaptığı sahneler, gerçekten bu dizinin bir Pay TV elinden çıktığını ispatlıyor ve sinema filmi tadı veriyor.

Oyunculuklarda gözüme çarpan (Dana dingili dışında) en büyük artı, Mandy Patinkin'in geçen sezonki harika performansının birkaç tık üzerine çıkmış olması. Usta aktör F. Murray Abraham ile olan sahnelerinde bile, Abraham'a rol çalma (ki böyle çabaları var) fırsatı tanımıyor. Claire Danes bildiğimiz Claire. Bipolar, ağlak, zekası yüzünden fazla bipolar. Ha bir de Romeo + Juliet göndermesi var filmde kendi ağzından, bu da sezon boyunca tek kahkaha attığım yer oldu (bkz: entel kahkahası). Ama Damian Lewis. Bu sene aldığı Altın Küre ve geçen sene aldığı Emmy tartışılır, çünkü bu kadar formda değildi ve rakipleri onun çok çok önündeydi. Ama bu sezonki harika Nicholas Brody yorumu mükemmele yakın diyebilirim. Asılırken bile rol yapmayı bırakmayan ustalıkta oynamış hatta. Az kaldı unutmama, unutmuşum da. Majid Javadi rolü ile bu sezonun çıkış yapan oyuncusu (ve daha çok göreceğiz kendisini) Shaun Toub oldu benim için. Kendisi de İranlıymış. Çok güzel seçim. Çok isabetli. Daha iyi bir yer bulunamazdı (Tamam yeter).



2014 Altın Küre Ödül Töreni'nde ismini (vizyon tarihi dolayısıyla diye tahmin ediyorum) duyamayacağımız, senenin sonuna zar zor yetiştirilen, Dexter hezeyanından sonra Showtime'ın Ray Donovan ile elinde kalan umutlarından, Homeland, 2013 sezonunda Breaking Bad ve Orange Is The New Black'ten sonra izlediğim en iyi dizi konumunda. Sürükleyicilik ve hikaye anlatıcılığı konusunda dış mihrakları kızdıracak türden akıcılığa ve sivri dile sahip; bir o kadar da küstah. Karizmasına zarar veriyor mu ? Hayır tabiki de. Gelecek sezon İstanbul ? Alex Gansa'nın ağzından onaylı. Dayanır mıyız ? Dayanırız tabi. Bizi terörist olarak gösterip Sultanahmet'e "Çultan" diyen başroller ile muhatap olmayalım da...

Sezon Puanı: 9,5/10

En iyi Bölüm: S03E11 - Big Man in Tehran

En iyi Oyuncu: Mandy Patinkin (Saul Berenson)

Çıkış Yapan Oyuncu: Shaun Toub (Majid Javadi)

2013 Florida Film Eleştirmenleri Birliği Ödülleri (Kazananlar)

12 Years A Slave
Bir kez daha 12 Years A Slave zaferinin geldiği bir başka eleştirmen birliği, Florida. Steve McQueen'in, kliplerinden ve fragmanından izlediğimiz kadarıyla "tarihin en muhteşem kölelik eleştirilerinden birisini" yaptığı başyapıtının etkisi kolay kolay geçmeyecek. Gravity'nin yaptıkları bile unutulacak gibi. Uzun süredir sinefillerin en büyük isteği olan ve neredeyse Scorsese'nin geç Oscar alması kadar önemsedikleri Emmanuel Lubezki zaferine de az kalmış gibi görünüyor.

En iyi Film: "12 Years a Slave" (Runner-up: "American Hustle")

En iyi Yönetmen: Steve McQueen, "12 Years a Slave" (Runner-up: Alfonso Cuarón, "Gravity")

En iyi Aktör: Chiwetel Ejiofor, "12 Years a Slave" (Runner-up: Joaquin Phoenix, "Her")

En iyi Aktris: Cate Blanchett, "Blue Jasmine" (Runner-up: Judi Dench, "Philomena")

Yardımcı Rolde En iyi Aktör: Jared Leto, "Dallas Buyers Club" (Runner-up: Michael Fassbender, "12 Years a Slave")

Yardımcı Rolde En iyi Aktris: Lupita Nyong'o, "12 Years a Slave" (Runner-up: Jennifer Lawrence, "American Hustle"

En iyi Uyarlama Senaryo: "12 Years a Slave" (Runner-up: "The Wolf of Wall Street")

En iyi Orijinal Senaryo: "Her" (Runner-up: "American Hustle")

En iyi Sanat Yönetimi / Prodüksiyon Tasarımı: "The Great Gatsby" (Runner-up: "American Hustle")

En iyi Sinematografi: "Gravity" (Runner-up: "Inside Llewyn Davis")

En iyi Görsel Efekt: "Gravity" (Runner-up: "The Hobbit: The Desolation of Smaug")

En iyi Animasyon: "Frozen" (Runner-up: "The Wind Rises")

Yabancı Dilde En iyi Film: "Blue is the Warmest Color" (Runner-up: "The Hunt")

Pauline Kael Çıkış Ödülü: Lupita Nyong'o, "12 Years a Slave" (Runner-up: Michael B. Jordan, "Fruitvale Station")

18 Aralık, 2013

2013 Amerikan Ulusal Film Arşivi'ne Giriş Yapan 25 Film

Pulp Fiction
Amerikan Ulusal Film Arşivi'nin, "ulusal miras" olarak seçtiği arşivin 2013 kazananları belli oldu. Listede Pulp Fiction, Mary Poppins ve Michael Moore'un ilk belgeseli Roger & Me de var.

  • Bless Their Little Hearts (1984)
  • Brandy in the Wilderness (1969)
  • Cicero March (1966)
  • Daughter of Dawn (1920)
  • Decasia (2002)
  • Ella Cinders (1926)
  • Forbidden Planet (1956)
  • Gilda (1946)
  • The Hole (1962)
  • Judgment at Nuremberg (1961)
  • King of Jazz (1930)
  • The Lunch Date (1989)
  • The Magnificent Seven (1960)
  • Martha Graham Early Dance film (1931-44)
  • Mary Poppins (1964)
  • Men & Dust (1940)    
  • Midnight (1939)
  • Notes on the Port of St. Francis (1951)
  • Pulp Fiction (1994)
  • The Quiet Man (1952)
  • The Right Stuff (1983)
  • Roger & Me (1989)
  • A Virtuous Vamp (1919)
  • Who’s Afraid of Virginia Woolf (1966)
  • Wild Boys of the Road (1933)


Oscar Akademisi'nden İlk Kez Yeni Bir Logo

Academy of Motion Picture Arts & Sciences (Türkçesi ile Sinema Filmleri Sanat ve Bilim Akademisi), uzun bir süre sonra yeni bir logo tasarladı. Logonun üçgen olması ve ortasında da Oscar Heykeli'nin bulunması, sektörün kimler tarafından maniple edildiğine bir gönderme olmuş. Artık bariz bir biçimde "sektörü yönetenlere şükranlarımızı sunuyoruz" mesajı verilmiş. Ne yazık ki böyle. Sistemi işletenler, popüler olana imzalarını atmakta gocunmuyorlar. 





2013 Phoenix Film Eleştirmenleri Birliği Ödülleri (Kazananlar)

Alfonso Cuaron - Gravity
12 Years A Slave'in adım adım Oscar zaferine ilerlediği şu günlerde, bir eleştirmen birliği daha kendilerini onore etmiş. En iyi Yönetmen yarışında, Cuaron'un usta işçiliği neredeyse tüm eleştirmen birlikleri tarafından hemfikir olunmuşcasına ödüle boğuluyor. Erkek Oyuncu dalında Matthew McConaughey'in nadir zaferlerinden birisi daha gelmiş bulundu Phoenix'de. Animasyon dalında ise Disney'in Frozen'ı ve Miyazaki'nin The Wind Rises'ı çarpışacak Oscarlar'da. İşte tüm kazananlar:

En iyi Film: "12 Years a Slave"

Yılın En iyi 10 Filmi (Alfabetik)
"American Hustle"
"Captain Phillips"
"Dallas Buyers Club"
"Gravity"
"Mud"
"Nebraska"
"Philomena"
"Saving Mr. Banks"
"Short Term 12"
"12 Years a Slave"

En iyi Yönetmen: Alfonso Cuarón, "Gravity"

En iyi Aktör: Matthew McConaughey, "Dallas Buyers Club"

En iyi Aktris: Cate Blanchett, "Blue Jasmine"

Yardımcı Rolde En iyi Aktör: Jared Leto, "Dallas Buyers Club"

Yardımcı Rolde En iyi Aktris: Lupita Nyong'o, "12 Years a Slave"

En iyi Uyarlama Senaryo: "12 Years a Slave"

En iyi Orijinal Senaryo: "Nebraska"

En iyi Orijinal Beste: "Frozen"

En iyi Orijinal Şarkı: "Let it Go" from "Frozen"

En iyi Sinematografi: "Gravity"

En iyi Kostüm: "The Great Gatsby"

En iyi Kurgu: "Gravity"

En iyi Set Tasarımı: "Gravity"

En iyi Animasyon: "Frozen"

Yabancı Dilde En iyi Film: "Blue is the Warmest Color"

En iyi Belgesel: "20 Feet from Stardom"

En iyi Dublör Kadrosu: "Fast & Furious 6"

En iyi Aile Filmi: "Oz the Great and Powerful"

Yılın Gözardı Edilen Filmi :(beraberlik) "The Kings of Summer" and "The Spectacular Now"

Kamera Önünde Nefes Kesici Performans: Oscar Isaac, "Inside Llewyn Davis"

Kamera Arkasında Nefes Kesici Performans: Lake Bell, "In a World…"

En iyi Genç Aktör: Tye Sheridan, "Mud"

En iyi Genç Aktris: Sophie Nélisse, "The Book Thief"


17 Aralık, 2013

New York Times'ın Sinema Eleştirmenlerinden A. O. Scott, 2013 Yılının En İyi 10 Filmini Belirledi


1966 doğumlu sinema yazarı 
Anthony Oliver Scott, New York Times gibi köklü ve saygın bir gazetede 2000'den beri yazan, 2004 yılında sanat köşesinin başyazarı olan bir vatandaş bilindiği üzere. Yapımcılar, yönetmenler ve ilgili filmin hayranları, ilk iş olarak "New York Times'da ne demişler ?" diye bakarlar filmleri hakkında. Scott, her sene yaptığı gibi bu sene de "Top 10" listesini yayınlamış. 1. sırada Inside Llewyn Davis var. Listede Gravity yok. The Wolf of Wall Street ve American Hustle için pek sağlıklı bir yorum yaptığı söylenemez. Gene farklı bir liste çıkarmasını bilmiş her zamanki gibi.

1. Inside Llewyn Davis

2. 12 Years A Slave

3. Blue Is The Warmest Color

4. Enough Said

5. A Touch of Sin

6. All Is Lost

7. Frances Ha

8. Hannah Arendt

9. The Butler

10. The Great Gatsby, The Wolf of Wall Street, The Bling Ring, Spring Breakers, Pain and Gain, American Hustle

Dip Not: 10. sıraya aldığı 6 film hakkında, "Zamanımızın teması hakkında 6 farklı seçenek: "Gel de benim tüm zırvalarıma bakıver!". İşte bu kapitalizm, bebek. İstediğini seçebilirsin. Hangisi sana iyi hissettiriyorsa seçebilirsin. Elbet bir gün hepimiz cehenneme (veya hapse, veya Florida'ya) gideceğiz." demiş. Enteresan bir yorum olmuş. Açıkçası filmlerin hiçbirisini izlemediğim için anlamadım. Ama içindeki eğlence ve dolandırıcılık temasından ötürü "aynı bokun laciverdi" demiş sanırım. Türkçe çevirisi bu olmalıydı ya, neyse. 

2013 Londra Film Eleştirmenliği Birliği Ödülleri (Adaylıklar)


Sıradaki durak, Londra Film Eleştirmenleri Birliği. Frances Ha'nın majör eleştirmen birliklerinden alamadığı adaylığı Londra'dan kaptığını görüyoruz. 12 Years A Slave 9 adaylıkla domine etmiş adaylık listesini. Gary Oldman'a da kendi çaplarında verdikleri "Sinemaya Katkılarından Dolayı Dillys Powell Ödülü" verilecekmiş. Kazananlar, 2 Şubat 2014'te pek tabi ki Londra'da açıklanacak. 


Yılın Filmi
"Blue is the Warmest Color"
"Blue Jasmine"
"Frances Ha"
"Gravity"
"Her"
"The Great Beauty"
"Inside Llewyn Davis"
"Nebraska"
"12 Years a Slave"
"The Wolf of Wall Street"

Yılın Yönetmeni
Alfonso Cuaròn, "Gravity"
Paul Greengrass, "Captain Phillips"
Steve McQueen, "12 Years a Slave"
Martin Scorsese, "The Wolf of Wall Street"
Paolo Sorrentino, "The Great Beauty"

Yılın Aktörü
Bruce Dern, "Nebraska"
Leonardo DiCaprio, "The Wolf of Wall Street"
Michael Douglas, "Behind the Candelabra"
Chiwetel Ejiofor, "12 Years a Slave"
Tom Hanks, "Captain Phillips"

Yılın Aktristi
Cate Blanchett, "Blue Jasmine"
Sandra Bullock, "Gravity"
Judi Dench, "Philomena"
Adèle Exarchopoulos, "Blue is the Warmest Color"
Greta Gerwig, "Frances Ha"

Yardımcı Rolde Yılın Aktörü
Barkhad Abdi, "Captain Phillips"
Michael Fassbender, "12 Years a Slave"
James Gandolfini, "Enough Said"
Tom Hanks, "Saving Mr. Banks"
Jared Leto, "Dallas Buyers Club"

Yardımcı Rolde Yılın Aktristi
Naomie Harris, "Mandela: Long Walk to Freedom"
Sally Hawkins, "Blue Jasmine"
Jennifer Lawrence, "American Hustle"
Lupita Nyong'o, "12 Years a Slave"
June Squibb, "Nebraska"

Yılın Senaristi
Spike Jonze, "Her"
Joel and Ethan Coen, "Inside Llewyn Davis"
Steve Coogan and Jeff Pope, "Philomena"
John Ridley, "12 Years a Slave"
Terence Winter, "The Wolf of Wall Street"

Yılın En iyi Yabancı Dildeki Filmi
"Blue is the Warmest Color"
"Caesar Must Die"
"Gloria"
"The Great Beauty"
"A Hijacking"

Yılın Belgeseli
"The Act of Killing"
"Beware of Mr. Baker"
"Leviathan"
"Stories We Tell"
"We Steal Secrets: The Story of WikiLeaks"

Yılın İngiliz Filmi
"A Field in England"
"Filth"
"Philomena"
"Rush"
"The Selfish Giant"

Yılın İngiliz Aktörü (Yıl İçindeki Tüm Performansları İçin)
Christian Bale, "American Hustle" and "Out of the Furnace"
Steve Coogan, "Alan Partridge: Alpha Papa," "The Look of Love," "Philomena" and "What Maisie Knew"
Chiwetel Ejiofor, "12 Years a Slave"
Michael Fassbender, "The Counselor" and "12 Years a Slave"
James McAvoy, "Filth," "Trance" and "Welcome to the Punch"

Yılın İngiliz Aktristi (Yıl İçindeki Tüm Performansları İçin)
Judi Dench, "Philomena"
Lindsay Duncan, "About Time," "Last Passenger" and "Le Week-end"
Naomie Harris, "Mandela: Long Walk to Freedom"
Sally Hawkins, "Blue Jasmine"
Emma Thompson, "Beautiful Creatures" and "Saving Mr. Banks"

Yılın Genç İngiliz Oyuncusu (Yıl İçindeki Tüm Performansları İçin)
Conner Chapman, "The Selfish Giant"
Eloise Laurence, "Broken"
George Mackay, "Breakfast with Jonny Wilkinson," "For Those in Peril," "How I Live Now" and "Sunshine on Leith"
Saoirse Ronan, "Byzantium," "The Host" and "How I Live Now"
Shaun Thomas, "The Selfish Giant"

Yılın İngiliz Yönetmeni (Buluş)
Jon S. Baird, "Filth"
Scott Graham, "Shell"
Marcus Markou, "Papadopoulos & Sons"
Rufus Norris, "Broken"
Paul Wright, "For Those in Peril"

Tekniksel Anlamda Yılın En İyisi
Judy Becker (production design), "American Hustle"
Howard Cummings (production design), "Behind the Candelabra"
Mark Eckersley (editing), "Filth"
Sam Levy (cinematography), "Frances Ha"
Tim Webber (visual effects), "Gravity"
Trish Summerville (costume design), "The Hunger Games: Catching Fire"
T-Bone Burnett (music), "Inside Llewyn Davis"
Kurt Swanson and Bart Mueller (costume design), "Stoker"
Sean Bobbitt (cinematography), "12 Years a Slave"
Johnny Marshall (sound design), "Upstream Color"

Dilys Powell Ödülü
Gary Oldman

2013 Critics Choice Awards (Amerikan Eleştirmenler Birliği Ödülleri)


Tam olarak hangi cenahın eleştirmen birliği olduklarını -aynı Altın Küre gibi- bilmeyen, ama Oscar'ın Altın Küre'den daha büyük bir habercisi olan Critics Choice adayları açıklandı. Beklenildiği gibi 12 Years A Slave (13 adaylık), American Hustle (13 adaylık) ve Gravity (10 adaylık) üstünlüğü var. Inception'a yapılacak olanlar bu sene Gravity'e yapılacak gibi duruyor, umarım beklenen olmaz. İşte adaylar:

EN İYİ FİLM
American Hustle
Captain Phillips
Dallas Buyers Club
Gravity
Her
Inside Llewyn Davis
Nebraska
Saving Mr. Banks
12 Years a Slave
The Wolf of Wall Street

EN İYİ YÖNETMEN
Alfonso Cuaron – Gravity
Paul Greengrass – Captain Phillips
Spike Jonze – Her
Steve McQueen – 12 Years a Slave
David O. Russell – American Hustle
Martin Scorsese – The Wolf of Wall Street

EN İYİ AKTÖR
Christian Bale – American Hustle
Bruce Dern – Nebraska
Chiwetel Ejiofor – 12 Years a Slave
Tom Hanks – Captain Phillips
Matthew McConaughey – Dallas Buyers Club
Robert Redford – All Is Lost

EN İYİ AKTRİS
Cate Blanchett – Blue Jasmine
Sandra Bullock – Gravity
Judi Dench – Philomena
Brie Larson – Short Term 12
Meryl Streep – August: Osage County
Emma Thompson – Saving Mr. Banks

YARDIMCI ROLDE EN İYİ AKTÖR
Barkhad Abdi – Captain Phillips
Daniel Bruhl – Rush
Bradley Cooper – American Hustle
Michael Fassbender – 12 Years a Slave
James Gandolfini – Enough Said
Jared Leto – Dallas Buyers Club

YARDIMCI ROLDE EN İYİ AKTRİS
Scarlett Johansson – Her
Jennifer Lawrence – American Hustle
Lupita Nyong’o – 12 Years a Slave
Julia Roberts – August: Osage County
June Squibb – Nebraska
Oprah Winfrey – Lee Daniels’ The Butler

EN İYİ ORİJİNAL SENARYO
Eric Singer and David O. Russell – American Hustle
Woody Allen – Blue Jasmine
Spike Jonze – Her
Joel Coen & Ethan Coen – Inside Llewyn Davis
Bob Nelson – Nebraska

EN İYİ UYARLAMA SENARYO
Tracy Letts – August: Osage County
Richard Linklater & Julie Delpy & Ethan Hawke – Before Midnight
Billy Ray – Captain Phillips
Steve Coogan and Jeff Pope – Philomena
John Ridley – 12 Years a Slave
Terence Winter – The Wolf of Wall Street

EN İYİ SANAT YÖNETİMİ
Andy Nicholson (Production Designer), Rosie Goodwin (Set Decorator) – Gravity
Catherine Martin (Production Designer), Beverley Dunn (Set Decorator) – The Great Gatsby
K.K. Barrett (Production Designer), Gene Serdena (Set Decorator) – Her
Dan Hennah (Production Designer), Ra Vincent (Set Decorator) – The Hobbit: The Desolation of Smaug
Adam Stockhausen (Production Designer), Alice Baker (Set Decorator) – 12 Years a Slave

EN İYİ SİNEMATOGRAFİ
Emmanuel Lubezki – Gravity
Bruno Delbonnel – Inside Llewyn Davis
Phedon Papamichael – Nebraska
Roger Deakins – Prisoners
Sean Bobbitt – 12 Years a Slave

EN İYİ KOSTÜM TASARIMI
Michael Wilkinson – American Hustle
Catherine Martin – The Great Gatsby
Bob Buck, Lesley Burkes-Harding, Ann Maskrey, Richard Taylor – The Hobbit: The Desolation of Smaug
Daniel Orlandi – Saving Mr. Banks
Patricia Norris – 12 Years a Slave

EN İYİ KURGU
Alan Baumgarten, Jay Cassidy, Crispin Struthers – American Hustle
Christopher Rouse – Captain Phillips
Alfonso Cuarón, Mark Sanger – Gravity
Daniel P. Hanley, Mike Hill – Rush
Joe Walker – 12 Years a Slave
Thelma Schoonmaker – The Wolf of Wall Street

EN İYİ MAKYAJ
American Hustle
The Hobbit: The Desolation of Smaug
Lee Daniels’ The Butler
Rush
12 Years a Slave

EN İYİ ŞARKI
Atlas – Coldplay – The Hunger Games: Catching Fire
Happy – Pharrell Williams – Despicable Me 2
Let It Go – Robert Lopez and Kristen Anderson-Lopez – Frozen
Ordinary Love – U2 – Mandela: Long Walk to Freedom
Please Mr. Kennedy – Justin Timberlake/Oscar Isaac/Adam Driver – Inside Llewyn Davis
Young and Beautiful – Lana Del Rey – The Great Gatsby

EN İYİ FİLM MÜZİĞİ
Steven Price – Gravity
Arcade Fire – Her
Thomas Newman – Saving Mr. Banks
Hans Zimmer – 12 Years a Slave

EN İYİ GÖRSEL EFEKT
Gravity
The Hobbit: The Desolation of Smaug
Iron Man 3
Pacific Rim
Star Trek into Darkness

EN İYİ ANİMASYON
The Croods
Despicable Me 2
Frozen
Monsters University
The Wind Rises

YABANCI DİLDE EN İYİ FİLM
Blue Is the Warmest Color
The Great Beauty
The Hunt
The Past
Wadjda

EN İYİ BELGESEL
The Act of Killing
Blackfish
Stories We Tell
Tim’s Vermeer
20 Feet from Stardom

EN İYİ GENÇ AKTÖR/AKTRİS
Asa Butterfield – Ender’s Game
Adele Exarchopoulos – Blue Is the Warmest Color
Liam James – The Way Way Back
Sophie Nelisse – The Book Thief
Tye Sheridan – Mud

EN İYİ CAST PERFORMANSI
American Hustle
August: Osage County
Lee Daniels’ The Butler
Nebraska
12 Years a Slave
The Wolf of Wall Street

EN İYİ AKSİYON FİLMİ
The Hunger Games: Catching Fire
Iron Man 3
Lone Survivor
Rush
Star Trek into Darkness

AKSİYON FİLMİNDE EN İYİ AKTÖR
Henry Cavill – Man of Steel
Robert Downey Jr. – Iron Man 3
Brad Pitt – World War Z
Mark Wahlberg – Lone Survivor

AKSİYON FİLMİNDE EN İYİ AKTRİS
Sandra Bullock – Gravity
Jennifer Lawrence – The Hunger Games: Catching Fire
Evangeline Lilly – The Hobbit: The Desolation of Smaug
Gwyneth Paltrow – Iron Man 3

EN İYİ KOMEDİ FİLMİ
American Hustle
Enough Said
The Heat
This Is the End
The Way Way Back
The World’s End

KOMEDİ FİLMİNDE EN İYİ AKTÖR
Christian Bale – American Hustle
Leonardo DiCaprio – The Wolf of Wall Street
James Gandolfini – Enough Said
Simon Pegg – The World’s End
Sam Rockwell – The Way Way Back

KOMEDİ FİLMİNDE EN İYİ AKTRİS
Amy Adams – American Hustle
Sandra Bullock – The Heat
Greta Gerwig – Frances Ha
Julia Louis-Dreyfus – Enough Said
Melissa McCarthy – The Heat

EN İYİ KORKU/BİLİM-KURGU FİLMİ
The Conjuring
Gravity
Star Trek into Darkness
World War Z

Hitfix Editörü Daniel Fienberg'e Göre TV'nin 2013'teki En İyileri


Hitfix.com sitesinin her sene bir gelenek haline getirerek baş editörlerine yaptırdığı "en iyiler" listelerin bir diğer alternatifi. Özgün bir liste olduğu her halinden belli. Ama bu sene neredeyse tüm TV eleştirmenlerinin ortak noktası Breaking Bad ve Orange Is The New Black . Özellikle yeni Netflix harikası Orange Is The New Black'in AFI'dan da "yılın en iyi 10 dizisi" ödülünü alması da kazanması gereken popülariteyi arttırdı gibi görünüyor. Breaking Bad konusunda ise herkes hemfikir gibi. Yılın en iyi dizisi.

1. Breaking Bad

2. Orange Is The New Black

3. Mad Men

4. Rectify

5. The Returned

6. Enlightened

7. Game of Thrones

8. Bob's Burger

9. 56 Up

10. Girls

2013 Toronto Film Eleştirmenleri Birliği Ödülleri (Kazananlar)


Gotham Bağımsız Film Ödülleri'nden sonra, Coenler'in son filmi Inside Llewyn Davis'e bir majör ödül de Toronto'dan geldi. Hatta ve hatta en iyi aktör dalında yarışta şansı olmayan Oscar Isaac'i de görmüşler. En İyi Yönetmen ödülü de Alfonso Cuaron'un kusursuz işçiliği, Gravity'e gitmiş. Bu arada Jared Leto ve Cate Blanchett'in Oscar zaferleri artık kesinleşti gibi. Neredeyse her bir birlikten ödülle döndüler. Geçen sene Day-Lewis nasıl tartışmasız bu ödülü aldıysa, Leto ve Blancett ikilisi için de "tartışmasız zafer yakında" diyebiliriz. 

Dip not: 12 Years A Slave, Toronto tarafından es geçilmiş bu arada. Arada böyle şeyler olacaktır, dikkate almayınız.

En iyi Film: "Inside Llewyn Davis"

En iyi Yönetmen: Alfonso Cuarón, "Gravity"

En iyi Aktör: Oscar Isaac, "Inside Llewyn Davis"

En iyi Aktris: Cate Blanchett, "Blue Jasmine"

Yardımcı Rolde En iyi Aktör: Jared Leto, "Dallas Buyers Club"

Yardımcı Rolde En iyi Aktris: Jennifer Lawrence, "American Hustle"

En İyi Senaryo: "Her"

En iyi Animasyon: "The Wind Rises"

Yabancı Dilde En iyi Film: "A Touch of Sin"

En iyi İlk Film: "Neighboring Sounds"

En iyi Kanada Filmi: "The Dirties," "Gabrielle" and "Watermark"

16 Aralık, 2013

Gravity (2013) Yerçekimi

Hanımlar, beyler. İşte, son yıllarda sinemanın başına gelen en büyük güzelliklerden, şaheserlerden birisi ile karşı karşıyayız. Gravity ! Kahrolsun bağzı şeyler dediğim sebeplerden dolayı Ekim 11'de sinemada izleme şansı edinemediğim, amma velakin DVDSCR gibi berbat bir formatta bu gün mecburen izlemek zorunda bulunduğum, buna rağmen görselliğine ve detaycılığına taptığım, alegorik ve metaforik incelemeleriyle daha filmin başından: "Galiba bu senenin Life of Pi'ı bu" dediğim Gravity, 90 dakikalık süresi içerisinde insanı yüzde yüz etkilemesini başarıyor. İster art house işlerden, isterseniz iğrenç Michael Bay filmlerinden hoşlanın. Bu film iki uç cenahı birleştirip "başyapıt nasıl yapılır" ın bitirme tezi gibi bir şey resmen.

Gravity'nin sinopsisi aslında üstün körü incelendiğinde çok basitmiş gibi duruyor. Zaten hikaye modu olağanüstü, diyaloglar olabildiğince yeterli ve yerinde olduğu için senaryo anlamında pek iyi bir kumaşa sahip değil. Kuş bakışı sinopsiye baktığımızda; Matt Kovalski ve Ryan Stone adındaki iki NASA astronotu, NASA'nın Dünya Yörüngesi'ndeki uydularından veya uzay istasyonlarından birisini tamir etmek için uzaydadır. CGI destekli olmasına rağmen uzun bir plan sekans ile sinema dersi verilen bu sahnede, birden gerilim dozajı yükselir. Ruslar, istemeden de olsa kendi uydularından birisini havaya uçurmuş ve uydunun parçaları Dünya'nın yörüngesinde dönmeye başlamıştır. İnanılmaz şiddetli bir hızda kısa bir süre sonra Kovalski, Stone ve Shariff'in üzerinde çalıştığı istasyona çarpar. Shariff ölür. Stone acemi bir bilim insanı edasında ne yapacağını bilemez, uzaya savrulur. Kovalski de geminin pilotu olarak kendisine hareket kabiliyeti sağlayan gazlar ile uzayda tutunmaya çalışır. Ve bu andan sonra tarihin belki de en muhteşem gerilim silsilesi seyircisini beklemektedir.


Alfonso Cuaron, oğlu Jonas ile kaleme aldığı bu "hikayede", %100 gerçekçi bir bilim-kurgu hikayesi anlatmış. Yani bilim-kurgu deyince insanların aklına gelen "çağımızın ilerisindeki olaylar" tamamıyla yok. Zaten türü bilmeyen insanlar illa bunun gelecekte, fütüristik bir zamanda geçeceğine inanmışlardır her zaman. Bilimin her nimetini sonuna kadar kullanmış olan Cuaron ikilisinin asıl anlatmak istediği uzay - din - dünya - yerçekimi ve insanoğlu. Aslında filmin asıl temaları bunlar. Tüm film bu 5 tema üzerinden şekilleniyor. Yani filmin bir dram veya bir bilim-kurgu olduğunu söylemek güç. Tam anlamıyla alt metin bilim-kurgusu bana göre. Bu yüzden de öncülleri Solyaris ve 2001: A Space Odyssey'e göz kırpıyor. Hatta Kubrick'in şaheserine daha fazla diyebilirim. Bu yüzden de Amerikan sinema eleştirmenleri, filmi yere göğe sığdıramadı. Haklılar da. 1968 den beri sinemaya bu kadar metaforik bir başyapıt uğramamıştı (bilim-kurgu türünde). Kubrick'in de insanoğlunun tüm yapı taşlarını incelediğini söyleyebiliriz o filmde. Sadece, uzayda olmayan galaksiler arası 4. 5. ve hatta 6. boyut kavramına giriş yapıp fizikçileri bile afallatmıştı. Kitabın yazarı bile inanamamıştı bu yapılanlara.


Gravity'nin sinemaya bahşettiği çok önemli bir özellik var. Bırakalım insanoğlu nedir, nasıl büyür, nasıl öğrenir kavramlarını. İşin ticari kısmına bakalım. Şimdi neredeyse sektörün tamamı CGI denen PC animasyonu destekli grafikleri gişe amaçlı kullanıyor. Ortaya da felaket derecede 3D ve görüntü yönetimleri çıkıyor. Ama izleniyor mu ? Deliler gibi. "Milyarlar" gibi. Cuaron'un Warner Bros. desteğiyle tamı tamına 100 milyon $ a mal ettiği filmin CGI teknolojisinin 90'larda icadından beri en iyi 10 işinden birisi diyebilirim. Artı bunu ana akım veya bir blockbuster film formuna sokmadan bunu yapabiliyor Cuaron. Ve diğer sinemacılara "aslında CGI, adam gibi kullanırsanız böyle olağanüstü bir nimet, entel kasıp da 100 bin $ lık sanat filmleriyle mastürbasyon yapmayın" diyor (demedi). Bu konuda geçen sene Life of Pi'da Claudio Miranda ne yaptıysa, Emmanuel Lubezki üstüne koyarak daha muhteşem bir CGI destekli görüntü yönetmenliği sergiliyor. Hem de 70mm lik IMAX kamerasıyla. İşin çetrefilli tarafı da burası zaten.

Steven Price'ın nokta atışı ve insanı gerim gerim geren, yer yer ajitasyona uğramadan duygulandıran müzikleri, ses departmanının olağanüstü mixing ve mastering çalışmaları ile her bir sahnedeki en ufak bir çıtırtının bile anlamı, yer yer din göndermeleri ile gerçekliği aslında filmin başında anlatan ve yer çekimsiz ortamda bile inançlarına sıkı sıkı bağlı olan yabancı astronotların sembollerini kadrajına 90 dakikalık süre içerisinde almayı başaran Cuaron'u, takdir edilesi oyunuyla (ve son sahnedeki yürümeyi öğrendiği sahne ile Cuaron ikilisinin anlatmaya çalıştığını geç anlamam ile) senenin en iyi performanslarından birisini sunan Sandra Bullock'u ile, Gravity; 2013 yılında izlediğim en iyi film konumunda. Ve büyük ihtimal de sinemada izlemediğim için kendimi dövmeye devam edeceğim (gibi görünüyor). Neredeyse tüm eleştirmen birlikleri tarafından saygıyla onore edilen ve bu alanda bir ilk olan (bilim-kurgu) Gravity, Oscar yarışında 12 Years A Slave ile kağıt üzerinde en güçlü rakip görünüyor. Ödül törenleri bir kenara, bu deneyimi yaşamamış olanlar Blu-Ray'i bekleyip filmi izlesinler. Sinemada izlemişler de yazıyı okuduktan sonra benimle dalga geçsinler. Hak ettim.


10/10

Peter O'Toole (Arabistanlı Lawrence) 1932-2013


Sinema dünyasının Arabistanlı Lawrence'ı; 60 yıllık kariyeri boyunca oynadığı 100'e yakın dizi ve film olan İrlandalı aktör Peter O'Toole, 14 Aralık 2013'te hayatını kaybetti ne yazık ki. Her zaman yaşlanan aktörlere yapıldığı gibi "onore" etme işlevlerini sektör sürekli sürdürdü onun üzerinde. Tam 8 Oscar'a aday olup bu alanda "en fazla aday olup hiç ödüle kavuşamayan" statüsünde bulunan O'Toole, blogumun logosuna da vesile olmuş bir karakteri, Anton Ego'yu seslendirmişti 2007 yapımı Ratatouille animasyonunda.


İşte 2003 yılında aldığı Oscar Onur Ödülü:




15 Aralık, 2013

Arctic Monkeys - You're So Dark

Monkeys
Garage - Indie Rock'ın günümüzdeki harikulade temsilcilerinden Arctic Monkeys, yeni albümündeki One For The Road şarkısının teklisini çıkardı geçenlerde. Bu teklide de albüme büyük ihtimal giremeyen "You're So Dark" şarkısı bulunuyor. Bu sayke - R&B kafasındaki şarkıyı dinleyelim:


2013 San Francisco Film Eleştirmenleri Birliği Ödülleri (Adaylıklar)

12 Years A Slave
Oscar maratonunu yarıladığımız şu günlerde, kalifiye eleştirmen birlikleri de ödüllerini birer birer açıklıyorlar. Gene bir eleştirmen birliği, gene 12 Years a Slave zaferi ! Filmin Metacritic ortalamasının 97/100, Rottentomatoes ortalamasının da %96 olduğunu düşünürsek, birliklerin neredeyse tamamının bu kadar çok adaylık verdiği 12 Years a Slave için şunu söyleyebiliriz: İngiliz sinemasının yeni medar-ı iftiharı Steve McQueen için Oscar zaferi çoktan kazanılmış gibi duruyor. American Hustle, Gravity ve The Wolf of Wall Street de takipteler. Lafı fazla uzatmadan, adaylar:


Best Picture
"American Hustle"
"Gravity"
"Nebraska"
"12 Years a Slave"
"The Wolf of Wall Street"

Best Director
Alfonso Cuaron, "Gravity"
Spike Jonze, "Her"
Steve McQueen, "12 Years a Slave"
David O. Russell, "American Hustle"
Martin Scorsese, "The Wolf of Wall Street"

Best Actor
Bruce Dern, "Nebraska"
Leonardo DiCaprio, "The Wolf of Wall Street"
Chiwetel Ejiofor, "12 Years a Slave"
Matthew McConaughey, "Dallas Buyers Club"
Robert Redford, "All is Lost"

Best Actress
Cate Blanchett, "Blue Jasmine"
Sandra Bullock, "Gravity"
Judi Dench, "Philomena"
Adèle Exarchopoulos, "Blue is the Warmest Color"
Brie Larson, "Short Term 12"
Meryl Streep, "August: Osage County"

Best Supporting Actor
Barkhad Abdi, "Captain Phillips"
Michael Fassbender, "12 Years a Slave"
Harrison Ford, "42"
Will Forte, "Nebraska"
James Franco, "Spring Breakers"
Jared Leto, "Dallas Buyers Club"

Best Supporting Actress
Jennifer Lawrence, "American Hustle"
Lupita Nyong'o, "12 Years a Slave"
Lea Seydoux, "Blue is the Warmest Color"
Octavia Spencer, "Fruitvale Station"
June Squibb, "Nebraska"

Best Adapted Screenplay
"Before Midnight"
"Philomena"
"The Spectacular Now"
"12 Years a Slave"
"The Wolf of Wall Street"

Best Original Screenplay
"American Hustle"
"Gravity"
"Her"
"Inside Llewyn Davis"
"Nebraska"

Best Foreign Language Film
"Blue is the Warmest Color"
"A Hijacking"
"The Hunt"
"The Past"
"Wadjda"

Best Documentary
"The Act of Killing"
"The Armstrong Lie"
"Blackfish"
"Stories We Tell"
"20 Feet from Stardom"

Best Animated Feature
"The Croods"
"Despicable Me 2"
"Frozen"
"Monsters University"
"The Wind Rises"

Best Cinematography
"Gravity"
"Her"
"Inside Llewyn Davis"
"Nebraska"
"12 Years a Slave"

Best Art Direction/Production Design
"American Hustle"
"Gravity"
"Her"
"Inside Llewyn Davis"
"12 Years a Slave"

Best Editing
"All is Lost"
"American Hustle"
"Captain Phillips"
"Gravity"
"12 Years a Slave"
"The Wolf of Wall Street"

Christopher Nolan'ın Yeni Filmi Interstellar'ın Teaser - Fragman'ı Yayınlandı !!

Başrollerinde Matthew McConaughey, Jessica Chastain ve Anne Hathaway'in bulunduğu, 2014 yılının merakla beklenen filmlerinden olan usta yönetmen Christopher Nolan'ın yeni filmi Interstellar'ın ilk fragmanı (teaser) yayınlandı.

Film, bir grup araştırmacının yeni keşfettiği solucan deliği ile uzayda yıldızlar arası yolculuğu keşfetmesini konu alıyor.

Merakla beklediğimiz filmin güzelimsi teaserı:


13 Aralık, 2013

Frances Ha (2012)

Amerikalı, 21. yy komedi filmlerinin kurtarıcılarından Wes Anderson'ın 2 filmlik ortağı, New York'lu yönetmen Noah Baumbach'in; Bağımsız Ruh Ödülleri başta olmak üzere birçok festivalden ilgiyle ayrılan filmi, Frances Ha. Senaryosunu, aynı zamanda filmin başrolü olan Greta Gerwig ile kaleme alan yönetmen; hayatı bir "weirdo" gibi yaşayan, hazcılık duygusundan haz alan ve sempatik olduğu tartışılan bir genç yetişkin krizindeki Frances karakterini kadrajına almış. 

Meşhur genç yetişkinlik dönemi... Erkekler için her ne kadar atlatılması kolay olsa da izlediğim, okuduğum ve çevremden tecrübe ettiğim kadarıyla kadınlar için rahat geçirilmesi mümkün olmayan bir dönemden bahsediyoruz. Kadının gerçekten de bir birey olup topluma atılması gerektiği, çevresiyle ilişkilerinde daha ayakları yere basan, daha yetişkin bir tutum içinde olması beklendiği dönemdir aslında bir nevi. Her ne kadar toplumdan farklı görünseniz bile, farklı olmadığınızı giyeceğiniz veya giymek zorunda bırakıldığınız sempatik, komik, tatlı -yani kısacası sen benim bölgemde normal tavırlısın- maskeleriyle kapatmanız gerekir. İşte tam böyle bir karakterin hikayesi -anıları desem daha doğru- Frances Ha. Sistemin içine atılıp farklı olmayı -mecburen- tercih etmediği zaman, kazandığı paralarla kiraladığı evinin posta kutusuna soyadını sığdıramayan türden...

Frances, aslında Sophie adında bir ev arkadaşına sahiptir ve hayattaki en iyi dostu olduğunu düşünür çoğu zaman. Hatta sevgilisinden de sırf bu yüzden ayrılmıştır. Çünkü (her ne kadar hetero olsa da) bu "weirdo" yaşantısında sevdiği tek kişi vardır: Sophie. Böylesine filmlerde ana karakterin karşısına bir anti-tez yerleştirilir her zaman. Sophie de böyledir. Büyümüş, genç yetişkin triplerini üzerinden atmayı başarabilmiş, biyolojik olarak birkaç ay gerisinde olsa da hayatta birkaç ay ilerisindedir Frances'in. 

Film boyunca senaryoda; ne erotik bir sahne, ne depresyona girmiş ve seyirciden ajite olmasını bekleyen bir durum, ne de farklılığını basit numaralarla kapatacak bir aksama görüyoruz. Bu da Amerikan Bağımsız Sineması'nın ne kadar yaratıcı işler yaptığını ve geçmişteki romantik komedi ustalarından pozitif yönde ilham aldığını gösteriyor. Çünkü bariz bir Woody Allen esinlenmesi var filmin kimyasında. Woody Allen filmlerinin neredeyse tamamında olan başrol oyuncusunun "weirdo" luğu bunun en önemli ispatlarından diye düşünüyorum.

Her ne kadar akıcılık konusunda sıkıntıları olsa da, genç yetişkinlik dönemini yaşamış - yaşayacak ve dönem içerisinde toplumdan soyutlanmış bir karakter olmuş - olacak kişiler için bulunmaz hint kumaşı olan filmimiz, bana gerekli etkiyi yaratamadı ne yazık ki. Bu da karakterin biraz fantastiğe kaçacak biçimde garip olmasından (yazı boyunca Türkçe'sini kullanmayıp shekill jojuq göründüğüm) dolayı olabilir. Bunun dozajı sanki ayarlanmamış ve ne yazık ki itici bulduğum Greta Gerwig'in bir diğer 2012 filmlerinden Lola Versus'a göz kırpıyor. Filmin anlattığı hikayeye hiçbir itirazım yok, sadece kişisel bir eleştiri başrol hakkında. Sonuçta filmi bize izletecek olan oyuncular oluyor. Tabi çoğu eleştirmenin yorumlarında filmi çok beğenmesi bu gerçeği değiştirmiyor. Ama Alexander Payne'in 2004 yapımı Sideways'te anlattığı orta yaş erkek krizi konusu bu filmden daha ayakları yere basan cinstendi. Kurgu üzerinde biraz daha çalışılması gerekliydi Frances Ha'da bana göre.
7,5/10

10 Aralık, 2013

Sideways (2004)

Arada bir uğradığım ve uğradığımda da sanki yeniden canlanacakmış hissi uyandırdığım, kişisel sinema bloguma tekrar giriş yapmamı ve içine yazı yazmamı sağlayan bir film izledim az önce; Alexander Payne adlı muhteşem yönetmenin muhteşem başyapıtı Sideways. 2004 çıkışlı, mütevazi bir dram - komedi filmi. Sinopsisini aşağı yukarı bu yazıyı okuyanlar veya okuyacak olanlar tahmin ediyorlardır. Ama bahsedeyim. 

Miles ve Jack adında iki orta yaşlı biri burjuva biri de küçük burjuva - orta halli bir Amerikan vatandaşının, Jack'in düğününden önce 1 haftalığına, Miles'ın ustalığı olan şaraplar ile California'nın şarap kasabalarını adım adım gezintisini anlatıyor film. Miles; uzun süreli evliliği bitmiş, bitirmeye çalıştığı ve kurgusal anlamda hiç de ana akım olmayan bir kitap yazarak kitabın basılmasını yayın evinden beklemekte, yaşadığı zor olaylar sonrası asosyalliğe yüz tutmuş bir alkolik olmuş birisi. Jack ise Miles'ın antitezi. Evleneceği güne kadar felekten bir gece çalmayı ve tanıştığı kadınlarla yatmayı kafasına koymuş, vurdumduymaz bir burjuva. Alexander Payne, bu ikilinin samimi, sıcak, komik, içten ve dramatik hikayesini bizlere ustalıkla anlatmasını bilmiş vaziyette bir yönetmen, senarist.

Sideways, her insanın orta yaşlarında başına gelebilecek olası bir "evlilik sonrası yaşantıyı" konu alıyor. Ve bunun karşısına da filmin finalinde görebileceğimiz evlilik hikayesini koyuyor. Aslında filmin merkezine... Bu zıtlıklardan yola çıkarak Paul Giamatti'nin yücelttiği Miles karakterinin yanında yer alarak 2 saatlik samimi hikayeyi doyasıya izletiyor bizlere. Şarap kültürü olan, basit hatalar yüzünden evliliğinden olmuş, popüler olmayan bir kitap yazdığı için herhangi bir yayın evi tarafından basılmayan bir kitaba sahip, hep kaybeden olmuş bir adamın hayatındaki gelgitleriyle tekrar yükselmesini ve kendini bulmasını izletiyor bir nevi. Ve bunu yaparken de olabildiğince samimi, komik oluyor. 

2 ana karakter, 2 yan karakterin çerçevesinde ilerleyen filmin peak yaptığı fazlasıyla nokta var. Mesela ilk aklıma gelenler kitabının basılmadığını öğrenince şarap evindeki adamla kavga eden Miles'ın halleri. Jack'in burnu Stephanie tarafından kırıldığı için olaya kaza süsü vermeleri gerekirken otomatik vites arabayı ağaçtan teğet geçirtip tarlaya sürükledikleri sahne... Ve bir de şişman barmen kızın ucube kocasıyla seviştiği sırada Miles'ın Jack'in cüzdanını onların odasından almaya çalışması sahnesi... Tabi her zaman bir bütün olarak ele almak lazım ve zaten bu durumda film eşsiz bir başyapıta çevriliveriyor. Aksayan, sıkan, üzen, bıktıran hiçbir sahnesini ben bulamadım. Sanırım yaşamak ve yaşayacak olmak; olmadı empati yapmak, olayın içine giriş yapmak gerek. Bunu başardığınız zaman zaten 2000'ler sinemasının eşsiz örneklerinden birisini izleyeceksiniz, buna eminim.

Yaptığı karakter tahlilleriyle, sanki bize tattırıyorcasına karakterlerine içirttiği sayısız güzel şarapla, California'nın üzüm bağlarında seyircisini adım adım gezdirmesiyle ve en önemlisi Alexander Payne'in en iyi filmi olmasıyla (ve alamet-i farikalarını da bulundurmasıyla), bağımsız sinemanın en güçlü örneklerinden birisi Sideways. Paul Giamatti'nin muhteşem performansının hiçbir majör ödül töreni tarafından görülmemesi ve yok sayılması da manidar. Sinemadan ana akım melodramları bekleyenler için daha ilk yarısında pes edecekleri bir film olan Sideways, gerçekten sinemayı takip edenler için sımsıcak bir hikaye. 


10/10